Sanat - Sanat Dalları
Kâğıt üstüne yapılan renkli, bulutsu süsleme (ebru sözcüğü farsçada "bulut" anlamına gelen ebr sözcüğünden türemiştir).
TARİHÇE
Kâğıt bezeme sanatlarının en önemlisi olan ebruculuğun ne zaman başladığına ilişkin kesin bir belge yoktur. Çok eski kitap ciltlerinde, yan kâğıdı (kapak ile kâğıdı bağlayan kâğıt) olarak görülür; eski murakka (albümler) içindeki yazıların kenarlarında ve pervazlarında da ebru kâğıtlarına rastlanır. Söz konusu kitapların basım yılları bilinse bile, bu tarih, içlerindeki ebruların tarihleri sayılamaz; çünkü bu tür eski yazma kitaplar, yüzyıllar boyu pek çok kez onarılmış, yenilenmiştir; dolayısıyle, içlerindeki ebru kâğıtları söz konusu işlemler sırasında konmuş olabilir. Bu nedenle, ebruculuğun başlangıç tarihinin belirlenmesinde, zamanı saptamak açısından, üstünde yapım tarihi yazılı olan ebru kâğıtlarından yola çıkmak en doğru yoldur.
Hafif ebru denen ve üstüne yazı yazılması için soluk renklerden yapılmış ebru kâğıtları, tarih saptanması açısından önemlidirler. En eski ebru kâğıtlarının, XV.-XVI. yy'lardan kaldıkları ileri sürülür. Türkistan' da doğan bu sanat, oradan İran'a ve Türkiye'ye geçmiş ve en seçkin örnekleri ülkemizde ortaya konmuştur (söz konusu örnekler .Topkapı Sarayı Müzesi'ndedir).
KULLANILAN GEREÇLER Ebru yapımında, kâğıdın yanı sıra, üç ana madde kullanılır: Boya; kitre; sığır ödü.
BOYA. »Ebru kâğıdının yapımında, doğadaki renkli kayaç ya da topraktan elde edilen ve toprak boya denen boyalar kullanılır. Bunlar madeni ya da bitkisel kökenli ve suda erimeyen boyalardır. Bazı yerlerde ebru yapımında yağlı boya da kullanılır ama, bu tür boyalarla gerçek ebru elde edilemez. Ebruculukta anilin boyalar da kullanılmaz; çünkü bu boyalar, üstüne serpilecekleri kitreli suyun içinde erir, dolayısıyle kâğıdın yüzeyinde tutunamaz, dökülürler. Kısacası, ebruculukta kullanılacak boyaların suda erimemeleri, yağ içermemeleri (yağ ebruyu bozar) gerekir. Ebru yapımında kullanılacak boyalar, son derece iyi ezilmiş ve küçük zerreler haline gelmiş olmalıdırlar (iyi ezilmemiş boyalar kitreli suyun üstünde duramaz, dibe çöker, o zaman da kâğıtta ebrulaşma olmaz). Ebru kâğıdının boyaları düzgün bir mermer üstündeezilir. Destesenlt (el taşı) denen özel biçimdeki ve ağırlıktaki bir araçla boya taşları, sulu bir ortamda melhem kıvamına getirilir. Su eklenerek sürekli melhem kıvamında tutulan ezilmiş, inceltilmiş boyalar, ana kaplarda ayrı ayrı renkte saklanır. Suda erimediği için boya zamanla dibe çöker ve kâğıt yapımı sırasında sulandırılır.
KİTRE- Üstüne boya serpilecek suya lüzucet (ağdalılık yani yapışkan bir koyuluk) vermek için kullanılan zamk, kitre diye adlandırılır. Anadolu'da yetişen geven (astragalus) türlerinin gövdelerinden sızan ve havada katılaşan beyaz ya da krem renkli bir maddedir (plakaya da şeritler halindeki bu maddenin yapışkanlık özelliği fazla değildir; eczacılık, dokuma, kozmetik sanayilerinde de yaygın biçimde kullanılır). Ebru kâğıdı yapımında plaka biçiminde olan kitre yeğlenir. Ebru yapımında eskiden, kitre zamkı yerine, keten tohumu, salep, ayva çekirdeği, denizkadayıfı, boy tohumu da kullanılmıştır.
SIĞIR ÖDÜ. Boyaların su üstünde, dibe çökmeden dağılması-yayılması için, yüzey gerilimi sağlayan ve safra asitleri içeren sığır ödü kullanılır: Bozulmaması için önceden kaynatılarak saklanır (aynı amaçla koyun ödü, kalkan balığı ödü, pikrik asit, tütün yaprağı suyu ya da haraza suyu da kullanılmaktadır). Ebrunun içinde yapılacağı tekne, budaksız çam tahtasından yapılır ve çidene diye adlandırılır. Çinko ya da galvanizden olanları da vardır. Tahtadan yapılanlarının, su kaçırmaması için zift kaplanması gerekir. Dikdörtgen biçimindeki teknenin derinliği 6 sm kadardır; eni ile boyu da, yapılacak kâğıtlara göre değişir.
EBRUNUN YAPILIŞI
Önce kitreli suyun hazırlanması gerekir. 100 ölçek su içine (eskiden ebru için yağmur suyunun kullanıldığı söylenmektedir), bir ölçek kitre zamkı katılıp, en az bir gece, karıştırılarak bekletilir; böylece zamkın erimesi sağlanır. Kitreli su, kalın bir bez torbadan süzülerek asıl ebrunun yapılacağı tekneye dökülür; koyuysa, salep kıvamına gelene kadar su eklenir, önceden ezilen boyalardan az miktarda, bir fincan içine alınır. Suda fazla yayılması isteniyorsa fazlaca öd, yayılması istenmiyorsa az miktarda öd eklenerek, at kuyruğundan özel olarak yapılmış fırça yardımıyla, tekne üstündeki kitreli suya serpilir. İçlerindeki öd derecesine göre boyalar suda yayılır (öd, boyaların birbirine karışmadan yayılmasını sağlar; bu yayılmayı denetim altında tutmak, ebrucunun işidir). Tekne üstünde oluşan şekiller, bir noktadan sonra ebrucunun denetiminden çıkar.Bunda, kitreli suyun özgül ağırlığı, kul-lanılmışlık derecesi, boyaların öd ile karışma oranı, havanın sıcaklığı ile nemliliği rol oynar. Teknedeki hazırlık bitince, ebru yapılacak kâğıt, teknenin sağından ya da solundan yavaş yavaş suya yatırılmaya başlanır.Bu sırada su ile kâğıt arasında hava kalmamasına dikkat edilir. Ebru yapımında cilalı kâğıt kullanılmaz; daha çok, emme özelliği olan kâğıtlar yeğlenir. Kâğıt ile su arasında hava kabarcığı kalırsa, o bölüm suya yanaşmayacağından, boyayı almaz. Bunu önlemek için, bir iğne yardımıyla delinerek kabarcıktaki havanın çıkması sağlanır. Kâğıdın suya kapatılmasından 10-15 saniye sonra, kitreli su üstündeki nakışlar kâğıda geçmiş olur. Ebruyu yapan kişi, kâğıdı kendi tarafındaki köşelerden tutup, öne doğru çekerek su yüzünden kaldırır. Tekneden kaldırılan kâğıt, uzun çıtalar üstünde gölgede kurumaya bırakılır. Kuruyan kâğıtlar, mühre denen iki kollu el presi yardımıyla düzeltilip, yüzeyi parlatılır. Buna kâğıdın mührelenmesi denir. Kâğıt üstüne ince bir tabaka halinde geçen kitre, parlamasına ve korunmasına yardımcı olur.Ebru yapılmadığı zamanlarda teknedeki kitrenin kaymak bağlamaması için, tekne üstüne suya değecek biçimde bir kağıt örtülür. Teknedeki, nakışlar ancak tek bir kâğıda çıkacağından, ikinci bir ebru için suya yeniden boya serpmek gerekir. Bu açıdan ebru, asla kopya edilemeyecek bir sanat ürünü niteliği taşır.
EBRUDA RENKLER
Ebru yapımında sarı renk için zırnık (arsenik sülfür), mavi için Pakistan' in Lahor (ya da Lahur) kentinden gelen Lahur çividi, yeşil renk için bu ikisinin karışımı, fıstık yeşili için fazla miktarda zırnık, yaprak yeşili için fazla miktarda çivit, lacivert için bedahşi lacivert denen doğal çivit, siyah için is mürekkepçiliğinde kullanılan is, beyaz için üstübeç, kırmızı için demir oksitler içeren kırmızı toprak (gülbahar), vişne çürüğü için Hindistan'daki bir bitkinin kurutulmasından elde edilen lök, tütün rengi için Çamlıca toprağı, vb. kullanılır. Bunlar dışındaki ara tonlar, renklerin belli oranlarda birbirine karıştırılmasıyla elde edilir. Renk aralarında doğal biçimde noktalar bırakmak, boşluklar oluşturmak için, neft yağı kullanılır ya da su yüzeyine limon kabuğu sıkılarak, çıkardığı esansın aynı işi yapması sağlanır.
EBRU TÜRLERİ
Yukarda belirtilen yönteme göre yapılan eski tür ebruya tarz-ı kadim ya da battal ebrusu denir. Bu yöntemde, boyalar serpildikten sonra, elle bir müdahalede bulunulmaz. Battal ebrusu için hazırlanan teknedeki boyalar üstünden, iğneyle ileri geri, sağa sola keskin hareketlerle çizikler atılmasıyla elde edilen kâğıda tarama ebrusu ya da gelgit ebrusu denir. Bu hareketler düzensiz ve daire biçiminde olursa, şal örneği diye adlandırılır. İğneyle kıyıdan merkeze doğru şekiller verilirse, bülbül yuvası deseni oluşur. Desen olarak mermer gibi damarları bulunan ebrular, somaki ebrusu diye adlandırılır. Kitre üstüne boya serpildikten sonra, üstünde tarak biçiminde sıkça saplanmış iğneleri olan tahta çubukla tekne üstünde şekiller yapılınca elde edilen ebruya, taraklı adı verilir(kendi içinde geniş taraklı, ince taraklı gibi alt türlere ayrılır). Hafif renkler kullanılarak, üstüne yazı yazmak amacıyla yapılan ebrular hafif ebru, neft kullanılarak elde edilen noktalı ebrular neftli ebru diye adlandırılır.
İlk olarak Ayasofya camisi hatibi Mehmet Efendinin yaptığı, hatip ebrusu adı verilen türde, koyu olmayan renk tonuyla atılan bir zemine, koyu renk boyalar bir iğne yardımıyla ve yakın aralıklarla damla damla bırakılır. Damlalar içine başka renkler de bırakılıp, at kuyruğuyla bunlara değişik şekiller verilince ortaya güzel görüntüler çıkar. Çark-ı felek, yürek, taraklı yürek ve yıldız şekilleri kullanılan hatip ebrusu, ünlü ebrucularımızdan Necmeddin Okyay tarafından geliştirilmiş ve noktaların çiçek motiflerine (lale, karanfil, hercai menekşe, gelincik, gonca gül, kasımpatı, sümbül) benzetilmesiyle,necmeddin ebrusu adı verilen tür ortaya çıkmıştır. Yazılı ebru yapmak için, önceden kâğıt üstüne arap zamkı eriyiğiyle bir yazı yazılır. Kuruyunca, bu kâğıt, ebru teknesine kapatılır. Zamklı bölümler ebruyu kabul etmez ve kâğıt,tekneden üstü yazılı olarak çıkar. Yazılı bölüm, kâğıdın doğal renginde kalır. Ebruda beyaz ya da açık krem rengi kâğıt kullanıldığından, yazılı bölümün beyaz ya da krem rengi mürekkeple yazıldığı sanılır. Aslında bu türün özelliği, tekneden üstü yazılı olarak çıkmasıdır. Kâğıdın yazı yazılacak bölümünün ayrı, kıyılarının ayrı renge boyanmasına akkâse, bu tür kâğıtlara da akkâseli kâğıt denir. Kâğıdın yazı yazılacak bölümünün doğal olarak kalması istenirse, o bölüme arap zamkı sürülür; öbür bölümler ebrulanınca akkâseli ebru oluşur.
Türk ebru sanatının geçmişteki ve günümüzdeki başlıca ustaları arasında Hatip Mehmed Efendi (öl. 1773), Şeyh Sadık Efendi (51.1846), Edhem Efendi(1829-1904),Sâmi Efendi(1838-1912), Aziz Efendi (1871-1934), Abdülkadir Efendi 11875-1942), Necmeddin Okyay (1885-1976), Mustafa Düzgünman (doğ, 1920), Niyazi Sayın (doğ. 1927), vb. sayılabilir.
Alıntıdır...
Kâğıt üstüne yapılan renkli, bulutsu süsleme (ebru sözcüğü farsçada "bulut" anlamına gelen ebr sözcüğünden türemiştir).
TARİHÇE
Kâğıt bezeme sanatlarının en önemlisi olan ebruculuğun ne zaman başladığına ilişkin kesin bir belge yoktur. Çok eski kitap ciltlerinde, yan kâğıdı (kapak ile kâğıdı bağlayan kâğıt) olarak görülür; eski murakka (albümler) içindeki yazıların kenarlarında ve pervazlarında da ebru kâğıtlarına rastlanır. Söz konusu kitapların basım yılları bilinse bile, bu tarih, içlerindeki ebruların tarihleri sayılamaz; çünkü bu tür eski yazma kitaplar, yüzyıllar boyu pek çok kez onarılmış, yenilenmiştir; dolayısıyle, içlerindeki ebru kâğıtları söz konusu işlemler sırasında konmuş olabilir. Bu nedenle, ebruculuğun başlangıç tarihinin belirlenmesinde, zamanı saptamak açısından, üstünde yapım tarihi yazılı olan ebru kâğıtlarından yola çıkmak en doğru yoldur.
Hafif ebru denen ve üstüne yazı yazılması için soluk renklerden yapılmış ebru kâğıtları, tarih saptanması açısından önemlidirler. En eski ebru kâğıtlarının, XV.-XVI. yy'lardan kaldıkları ileri sürülür. Türkistan' da doğan bu sanat, oradan İran'a ve Türkiye'ye geçmiş ve en seçkin örnekleri ülkemizde ortaya konmuştur (söz konusu örnekler .Topkapı Sarayı Müzesi'ndedir).
KULLANILAN GEREÇLER Ebru yapımında, kâğıdın yanı sıra, üç ana madde kullanılır: Boya; kitre; sığır ödü.
BOYA. »Ebru kâğıdının yapımında, doğadaki renkli kayaç ya da topraktan elde edilen ve toprak boya denen boyalar kullanılır. Bunlar madeni ya da bitkisel kökenli ve suda erimeyen boyalardır. Bazı yerlerde ebru yapımında yağlı boya da kullanılır ama, bu tür boyalarla gerçek ebru elde edilemez. Ebruculukta anilin boyalar da kullanılmaz; çünkü bu boyalar, üstüne serpilecekleri kitreli suyun içinde erir, dolayısıyle kâğıdın yüzeyinde tutunamaz, dökülürler. Kısacası, ebruculukta kullanılacak boyaların suda erimemeleri, yağ içermemeleri (yağ ebruyu bozar) gerekir. Ebru yapımında kullanılacak boyalar, son derece iyi ezilmiş ve küçük zerreler haline gelmiş olmalıdırlar (iyi ezilmemiş boyalar kitreli suyun üstünde duramaz, dibe çöker, o zaman da kâğıtta ebrulaşma olmaz). Ebru kâğıdının boyaları düzgün bir mermer üstündeezilir. Destesenlt (el taşı) denen özel biçimdeki ve ağırlıktaki bir araçla boya taşları, sulu bir ortamda melhem kıvamına getirilir. Su eklenerek sürekli melhem kıvamında tutulan ezilmiş, inceltilmiş boyalar, ana kaplarda ayrı ayrı renkte saklanır. Suda erimediği için boya zamanla dibe çöker ve kâğıt yapımı sırasında sulandırılır.
KİTRE- Üstüne boya serpilecek suya lüzucet (ağdalılık yani yapışkan bir koyuluk) vermek için kullanılan zamk, kitre diye adlandırılır. Anadolu'da yetişen geven (astragalus) türlerinin gövdelerinden sızan ve havada katılaşan beyaz ya da krem renkli bir maddedir (plakaya da şeritler halindeki bu maddenin yapışkanlık özelliği fazla değildir; eczacılık, dokuma, kozmetik sanayilerinde de yaygın biçimde kullanılır). Ebru kâğıdı yapımında plaka biçiminde olan kitre yeğlenir. Ebru yapımında eskiden, kitre zamkı yerine, keten tohumu, salep, ayva çekirdeği, denizkadayıfı, boy tohumu da kullanılmıştır.
SIĞIR ÖDÜ. Boyaların su üstünde, dibe çökmeden dağılması-yayılması için, yüzey gerilimi sağlayan ve safra asitleri içeren sığır ödü kullanılır: Bozulmaması için önceden kaynatılarak saklanır (aynı amaçla koyun ödü, kalkan balığı ödü, pikrik asit, tütün yaprağı suyu ya da haraza suyu da kullanılmaktadır). Ebrunun içinde yapılacağı tekne, budaksız çam tahtasından yapılır ve çidene diye adlandırılır. Çinko ya da galvanizden olanları da vardır. Tahtadan yapılanlarının, su kaçırmaması için zift kaplanması gerekir. Dikdörtgen biçimindeki teknenin derinliği 6 sm kadardır; eni ile boyu da, yapılacak kâğıtlara göre değişir.
EBRUNUN YAPILIŞI
Önce kitreli suyun hazırlanması gerekir. 100 ölçek su içine (eskiden ebru için yağmur suyunun kullanıldığı söylenmektedir), bir ölçek kitre zamkı katılıp, en az bir gece, karıştırılarak bekletilir; böylece zamkın erimesi sağlanır. Kitreli su, kalın bir bez torbadan süzülerek asıl ebrunun yapılacağı tekneye dökülür; koyuysa, salep kıvamına gelene kadar su eklenir, önceden ezilen boyalardan az miktarda, bir fincan içine alınır. Suda fazla yayılması isteniyorsa fazlaca öd, yayılması istenmiyorsa az miktarda öd eklenerek, at kuyruğundan özel olarak yapılmış fırça yardımıyla, tekne üstündeki kitreli suya serpilir. İçlerindeki öd derecesine göre boyalar suda yayılır (öd, boyaların birbirine karışmadan yayılmasını sağlar; bu yayılmayı denetim altında tutmak, ebrucunun işidir). Tekne üstünde oluşan şekiller, bir noktadan sonra ebrucunun denetiminden çıkar.Bunda, kitreli suyun özgül ağırlığı, kul-lanılmışlık derecesi, boyaların öd ile karışma oranı, havanın sıcaklığı ile nemliliği rol oynar. Teknedeki hazırlık bitince, ebru yapılacak kâğıt, teknenin sağından ya da solundan yavaş yavaş suya yatırılmaya başlanır.Bu sırada su ile kâğıt arasında hava kalmamasına dikkat edilir. Ebru yapımında cilalı kâğıt kullanılmaz; daha çok, emme özelliği olan kâğıtlar yeğlenir. Kâğıt ile su arasında hava kabarcığı kalırsa, o bölüm suya yanaşmayacağından, boyayı almaz. Bunu önlemek için, bir iğne yardımıyla delinerek kabarcıktaki havanın çıkması sağlanır. Kâğıdın suya kapatılmasından 10-15 saniye sonra, kitreli su üstündeki nakışlar kâğıda geçmiş olur. Ebruyu yapan kişi, kâğıdı kendi tarafındaki köşelerden tutup, öne doğru çekerek su yüzünden kaldırır. Tekneden kaldırılan kâğıt, uzun çıtalar üstünde gölgede kurumaya bırakılır. Kuruyan kâğıtlar, mühre denen iki kollu el presi yardımıyla düzeltilip, yüzeyi parlatılır. Buna kâğıdın mührelenmesi denir. Kâğıt üstüne ince bir tabaka halinde geçen kitre, parlamasına ve korunmasına yardımcı olur.Ebru yapılmadığı zamanlarda teknedeki kitrenin kaymak bağlamaması için, tekne üstüne suya değecek biçimde bir kağıt örtülür. Teknedeki, nakışlar ancak tek bir kâğıda çıkacağından, ikinci bir ebru için suya yeniden boya serpmek gerekir. Bu açıdan ebru, asla kopya edilemeyecek bir sanat ürünü niteliği taşır.
EBRUDA RENKLER
Ebru yapımında sarı renk için zırnık (arsenik sülfür), mavi için Pakistan' in Lahor (ya da Lahur) kentinden gelen Lahur çividi, yeşil renk için bu ikisinin karışımı, fıstık yeşili için fazla miktarda zırnık, yaprak yeşili için fazla miktarda çivit, lacivert için bedahşi lacivert denen doğal çivit, siyah için is mürekkepçiliğinde kullanılan is, beyaz için üstübeç, kırmızı için demir oksitler içeren kırmızı toprak (gülbahar), vişne çürüğü için Hindistan'daki bir bitkinin kurutulmasından elde edilen lök, tütün rengi için Çamlıca toprağı, vb. kullanılır. Bunlar dışındaki ara tonlar, renklerin belli oranlarda birbirine karıştırılmasıyla elde edilir. Renk aralarında doğal biçimde noktalar bırakmak, boşluklar oluşturmak için, neft yağı kullanılır ya da su yüzeyine limon kabuğu sıkılarak, çıkardığı esansın aynı işi yapması sağlanır.
EBRU TÜRLERİ
Yukarda belirtilen yönteme göre yapılan eski tür ebruya tarz-ı kadim ya da battal ebrusu denir. Bu yöntemde, boyalar serpildikten sonra, elle bir müdahalede bulunulmaz. Battal ebrusu için hazırlanan teknedeki boyalar üstünden, iğneyle ileri geri, sağa sola keskin hareketlerle çizikler atılmasıyla elde edilen kâğıda tarama ebrusu ya da gelgit ebrusu denir. Bu hareketler düzensiz ve daire biçiminde olursa, şal örneği diye adlandırılır. İğneyle kıyıdan merkeze doğru şekiller verilirse, bülbül yuvası deseni oluşur. Desen olarak mermer gibi damarları bulunan ebrular, somaki ebrusu diye adlandırılır. Kitre üstüne boya serpildikten sonra, üstünde tarak biçiminde sıkça saplanmış iğneleri olan tahta çubukla tekne üstünde şekiller yapılınca elde edilen ebruya, taraklı adı verilir(kendi içinde geniş taraklı, ince taraklı gibi alt türlere ayrılır). Hafif renkler kullanılarak, üstüne yazı yazmak amacıyla yapılan ebrular hafif ebru, neft kullanılarak elde edilen noktalı ebrular neftli ebru diye adlandırılır.
İlk olarak Ayasofya camisi hatibi Mehmet Efendinin yaptığı, hatip ebrusu adı verilen türde, koyu olmayan renk tonuyla atılan bir zemine, koyu renk boyalar bir iğne yardımıyla ve yakın aralıklarla damla damla bırakılır. Damlalar içine başka renkler de bırakılıp, at kuyruğuyla bunlara değişik şekiller verilince ortaya güzel görüntüler çıkar. Çark-ı felek, yürek, taraklı yürek ve yıldız şekilleri kullanılan hatip ebrusu, ünlü ebrucularımızdan Necmeddin Okyay tarafından geliştirilmiş ve noktaların çiçek motiflerine (lale, karanfil, hercai menekşe, gelincik, gonca gül, kasımpatı, sümbül) benzetilmesiyle,necmeddin ebrusu adı verilen tür ortaya çıkmıştır. Yazılı ebru yapmak için, önceden kâğıt üstüne arap zamkı eriyiğiyle bir yazı yazılır. Kuruyunca, bu kâğıt, ebru teknesine kapatılır. Zamklı bölümler ebruyu kabul etmez ve kâğıt,tekneden üstü yazılı olarak çıkar. Yazılı bölüm, kâğıdın doğal renginde kalır. Ebruda beyaz ya da açık krem rengi kâğıt kullanıldığından, yazılı bölümün beyaz ya da krem rengi mürekkeple yazıldığı sanılır. Aslında bu türün özelliği, tekneden üstü yazılı olarak çıkmasıdır. Kâğıdın yazı yazılacak bölümünün ayrı, kıyılarının ayrı renge boyanmasına akkâse, bu tür kâğıtlara da akkâseli kâğıt denir. Kâğıdın yazı yazılacak bölümünün doğal olarak kalması istenirse, o bölüme arap zamkı sürülür; öbür bölümler ebrulanınca akkâseli ebru oluşur.
Türk ebru sanatının geçmişteki ve günümüzdeki başlıca ustaları arasında Hatip Mehmed Efendi (öl. 1773), Şeyh Sadık Efendi (51.1846), Edhem Efendi(1829-1904),Sâmi Efendi(1838-1912), Aziz Efendi (1871-1934), Abdülkadir Efendi 11875-1942), Necmeddin Okyay (1885-1976), Mustafa Düzgünman (doğ, 1920), Niyazi Sayın (doğ. 1927), vb. sayılabilir.
Alıntıdır...