Sitemizden daha iyi faydalanmak için giriş yapın.Eger kayıtlı degilseniz kayıt olun...

Join the forum, it's quick and easy

Sitemizden daha iyi faydalanmak için giriş yapın.Eger kayıtlı degilseniz kayıt olun...

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Ebru Sanatı

    Krall100
    Krall100


    Mesaj Sayısı : 161
    Yaş : 34
    Nerden : Ankara
    Rep puanı : 0
    Points : 1253
    Kayıt tarihi : 02/09/08

    Puanlar
    Puan grafigi. Puan grafigi.:
    Ebru Sanatı Imgleft1000/200Ebru Sanatı Emptybarbleue  (1000/200)

    Ebru Sanatı Empty Ebru Sanatı

    Mesaj tarafından Krall100 Cuma Nis. 10, 2009 10:28 pm

    Sanat - Sanat Dalları

    Kâğıt üstüne yapılan renkli, bulutsu süsleme (ebru sözcüğü farsçada "bulut" anlamına gelen ebr sözcü­ğünden türemiştir).

    TARİHÇE

    Kâğıt bezeme sanatlarının en önem­lisi olan ebruculuğun ne zaman baş­ladığına ilişkin kesin bir belge yok­tur. Çok eski kitap ciltlerinde, yan kâğıdı (kapak ile kâğıdı bağlayan kâğıt) olarak görülür; eski murakka (albümler) içindeki yazıların kenar­larında ve pervazlarında da ebru kâğıtlarına rastlanır. Söz konusu ki­tapların basım yılları bilinse bile, bu tarih, içlerindeki ebruların tarih­leri sayılamaz; çünkü bu tür eski yazma kitaplar, yüzyıllar boyu pek çok kez onarılmış, yenilenmiştir; dolayısıyle, içlerindeki ebru kâğıtları söz konusu işlemler sırasında kon­muş olabilir. Bu nedenle, ebruculu­ğun başlangıç tarihinin belirlenme­sinde, zamanı saptamak açısından, üstünde yapım tarihi yazılı olan ebru kâğıtlarından yola çıkmak en doğru yoldur.

    Hafif ebru denen ve üstüne yazı ya­zılması için soluk renklerden yapıl­mış ebru kâğıtları, tarih saptanması açısından önemlidirler. En eski ebru kâğıtlarının, XV.-XVI. yy'lardan kaldıkları ileri sürülür. Türkistan' da doğan bu sanat, oradan İran'a ve Türkiye'ye geçmiş ve en seçkin örnekleri ülkemizde ortaya konmuş­tur (söz konusu örnekler .Topkapı Sarayı Müzesi'ndedir).

    KULLANILAN GEREÇLER Ebru yapımında, kâğıdın yanı sıra, üç ana madde kullanılır: Boya; kitre; sığır ödü.

    BOYA. »Ebru kâğıdının yapımında, doğadaki renkli kayaç ya da toprak­tan elde edilen ve toprak boya denen boyalar kullanılır. Bunlar madeni ya da bitkisel kökenli ve su­da erimeyen boyalardır. Bazı yer­lerde ebru yapımında yağlı boya da kullanılır ama, bu tür boyalarla ger­çek ebru elde edilemez. Ebruculuk­ta anilin boyalar da kullanılmaz; çünkü bu boyalar, üstüne serpile­cekleri kitreli suyun içinde erir, dolayısıyle kâğıdın yüzeyinde tutuna­maz, dökülürler. Kısacası, ebrucu­lukta kullanılacak boyaların suda erimemeleri, yağ içermemeleri (yağ ebruyu bozar) gerekir. Ebru yapı­mında kullanılacak boyalar, son de­rece iyi ezilmiş ve küçük zerreler haline gelmiş olmalıdırlar (iyi ezil­memiş boyalar kitreli suyun üstünde duramaz, dibe çöker, o zaman da kâğıtta ebrulaşma olmaz). Ebru kâ­ğıdının boyaları düzgün bir mermer üstündeezilir. Destesenlt (el taşı) denen özel biçimdeki ve ağırlıktaki bir araçla boya taşları, sulu bir or­tamda melhem kıvamına getirilir. Su eklenerek sürekli melhem kıvamında tutulan ezilmiş, inceltilmiş boyalar, ana kaplarda ayrı ayrı renkte sak­lanır. Suda erimediği için boya zamanla dibe çöker ve kâğıt yapımı sırasında sulandırılır.

    KİTRE- Üstüne boya serpilecek suya lüzucet (ağdalılık yani yapışkan bir koyuluk) vermek için kullanılan zamk, kitre diye adlandırılır. Ana­dolu'da yetişen geven (astragalus) türlerinin gövdelerinden sızan ve havada katılaşan beyaz ya da krem renkli bir maddedir (plakaya da şeritler halindeki bu maddenin yapış­kanlık özelliği fazla değildir; eczacı­lık, dokuma, kozmetik sanayilerinde de yaygın biçimde kullanılır). Ebru kâğıdı yapımında plaka biçiminde olan kitre yeğlenir. Ebru yapımında eskiden, kitre zamkı yerine, keten tohumu, salep, ayva çekirdeği, deniz­kadayıfı, boy tohumu da kullanılmıştır.

    SIĞIR ÖDÜ. Boyaların su üstünde, dibe çökmeden dağılması-yayılması için, yüzey gerilimi sağlayan ve saf­ra asitleri içeren sığır ödü kullanılır: Bozulmaması için önceden kaynatı­larak saklanır (aynı amaçla koyun ödü, kalkan balığı ödü, pikrik asit, tütün yaprağı suyu ya da haraza su­yu da kullanılmaktadır). Ebrunun içinde yapılacağı tekne, budaksız çam tahtasından yapılır ve çidene diye adlandırılır. Çinko ya da galva­nizden olanları da vardır. Tahtadan yapılanlarının, su kaçırmaması için zift kaplanması gerekir. Dikdörtgen biçimindeki teknenin derinliği 6 sm kadardır; eni ile boyu da, yapılacak kâğıtlara göre değişir.

    EBRUNUN YAPILIŞI

    Önce kitreli suyun hazırlanması ge­rekir. 100 ölçek su içine (eskiden ebru için yağmur suyunun kullanıl­dığı söylenmektedir), bir ölçek kitre zamkı katılıp, en az bir gece, karış­tırılarak bekletilir; böylece zamkın erimesi sağlanır. Kitreli su, kalın bir bez torbadan süzülerek asıl ebru­nun yapılacağı tekneye dökülür; koyuysa, salep kıvamına gelene kadar su eklenir, önceden ezilen boyalardan az miktarda, bir fincan içine alınır. Suda fazla yayılması is­teniyorsa fazlaca öd, yayılması is­tenmiyorsa az miktarda öd eklene­rek, at kuyruğundan özel olarak yapılmış fırça yardımıyla, tekne üs­tündeki kitreli suya serpilir. İçlerin­deki öd derecesine göre boyalar su­da yayılır (öd, boyaların birbirine karışmadan yayılmasını sağlar; bu yayılmayı denetim altında tutmak, ebrucunun işidir). Tekne üstünde oluşan şekiller, bir noktadan sonra ebrucunun denetiminden çıkar.Bun­da, kitreli suyun özgül ağırlığı, kul-lanılmışlık derecesi, boyaların öd ile karışma oranı, havanın sıcaklığı ile nemliliği rol oynar. Teknedeki hazır­lık bitince, ebru yapılacak kâğıt, teknenin sağından ya da solundan yavaş yavaş suya yatırılmaya baş­lanır.Bu sırada su ile kâğıt arasın­da hava kalmamasına dikkat edilir. Ebru yapımında cilalı kâğıt kullanıl­maz; daha çok, emme özelliği olan kâğıtlar yeğlenir. Kâğıt ile su ara­sında hava kabarcığı kalırsa, o bölüm suya yanaşmayacağından, boyayı almaz. Bunu önlemek için, bir iğne yardımıyla delinerek kabar­cıktaki havanın çıkması sağlanır. Kâğıdın suya kapatılmasından 10-15 saniye sonra, kitreli su üstündeki nakışlar kâğıda geçmiş olur. Ebruyu yapan kişi, kâğıdı kendi tarafındaki köşelerden tutup, öne doğru çekerek su yüzünden kaldırır. Tekneden kal­dırılan kâğıt, uzun çıtalar üstünde gölgede kurumaya bırakılır. Kuru­yan kâğıtlar, mühre denen iki kollu el presi yardımıyla düzeltilip, yüze­yi parlatılır. Buna kâğıdın mührelenmesi denir. Kâğıt üstüne ince bir tabaka halinde geçen kitre, parla­masına ve korunmasına yardımcı olur.Ebru yapılmadığı zamanlarda tekne­deki kitrenin kaymak bağlamaması için, tekne üstüne suya değecek bi­çimde bir kağıt örtülür. Teknedeki, nakışlar ancak tek bir kâğıda çıka­cağından, ikinci bir ebru için suya yeniden boya serpmek gerekir. Bu açıdan ebru, asla kopya edilemeye­cek bir sanat ürünü niteliği taşır.

    EBRUDA RENKLER

    Ebru yapımında sarı renk için zırnık (arsenik sülfür), mavi için Pakistan' in Lahor (ya da Lahur) kentinden gelen Lahur çividi, yeşil renk için bu ikisinin karışımı, fıstık yeşili için fazla miktarda zırnık, yaprak yeşili için fazla miktarda çivit, lacivert için bedahşi lacivert denen doğal çivit, siyah için is mürekkepçiliğinde kullanılan is, beyaz için üstübeç, kırmızı için demir oksitler içeren kır­mızı toprak (gülbahar), vişne çürü­ğü için Hindistan'daki bir bitkinin kurutulmasından elde edilen lök, tütün rengi için Çamlıca toprağı, vb. kullanılır. Bunlar dışındaki ara ton­lar, renklerin belli oranlarda birbi­rine karıştırılmasıyla elde edilir. Renk aralarında doğal biçimde noktalar bırakmak, boşluklar oluş­turmak için, neft yağı kullanılır ya da su yüzeyine limon kabuğu sıkılarak, çıkardığı esansın aynı işi yapması sağlanır.

    EBRU TÜRLERİ

    Yukarda belirtilen yönteme göre ya­pılan eski tür ebruya tarz-ı kadim ya da battal ebrusu denir. Bu yöntem­de, boyalar serpildikten sonra, elle bir müdahalede bulunulmaz. Battal ebrusu için hazırlanan teknedeki boyalar üstünden, iğneyle ileri geri, sağa sola keskin hareketlerle çizik­ler atılmasıyla elde edilen kâğıda tarama ebrusu ya da gelgit ebrusu denir. Bu hareketler düzensiz ve daire biçiminde olursa, şal örneği diye adlandırılır. İğneyle kıyıdan merkeze doğru şekiller verilirse, bülbül yuvası deseni oluşur. Desen olarak mermer gibi damarları bulu­nan ebrular, somaki ebrusu diye ad­landırılır. Kitre üstüne boya serpil­dikten sonra, üstünde tarak biçimin­de sıkça saplanmış iğneleri olan tahta çubukla tekne üstünde şekiller yapılınca elde edilen ebruya, taraklı adı verilir(kendi içinde geniş taraklı, ince taraklı gibi alt türlere ayrılır). Hafif renkler kullanılarak, üstüne yazı yazmak amacıyla yapılan ebru­lar hafif ebru, neft kullanılarak el­de edilen noktalı ebrular neftli ebru diye adlandırılır.


    İlk olarak Ayasofya camisi hatibi Mehmet Efendinin yaptığı, hatip eb­rusu adı verilen türde, koyu olma­yan renk tonuyla atılan bir zemine, koyu renk boyalar bir iğne yardımıy­la ve yakın aralıklarla damla damla bırakılır. Damlalar içine başka renkler de bırakılıp, at kuyruğuyla bunlara değişik şekiller verilince or­taya güzel görüntüler çıkar. Çark-ı felek, yürek, taraklı yürek ve yıldız şekilleri kullanılan hatip ebrusu, ünlü ebrucularımızdan Necmeddin Okyay tarafından geliştirilmiş ve noktaların çiçek motiflerine (lale, karanfil, hercai menekşe, gelincik, gonca gül, kasımpatı, sümbül) benzetilmesiyle,necmeddin ebrusu adı verilen tür ortaya çıkmıştır. Yazılı ebru yapmak için, önceden kâğıt üstüne arap zamkı eriyiğiyle bir yazı yazılır. Kuruyunca, bu kâğıt, ebru teknesine kapatılır. Zamklı bölümler ebruyu kabul etmez ve kâğıt,tekneden üstü yazılı olarak çıkar. Yazılı bölüm, kâğıdın doğal renginde kalır. Ebruda beyaz ya da açık krem rengi kâğıt kullanıldığın­dan, yazılı bölümün beyaz ya da krem rengi mürekkeple yazıldığı sa­nılır. Aslında bu türün özelliği, tek­neden üstü yazılı olarak çıkmasıdır. Kâğıdın yazı yazılacak bölümünün ayrı, kıyılarının ayrı renge boyan­masına akkâse, bu tür kâğıtlara da akkâseli kâğıt denir. Kâğıdın yazı yazılacak bölümünün doğal olarak kalması istenirse, o bölüme arap zamkı sürülür; öbür bölümler ebrulanınca akkâseli ebru oluşur.



    Türk ebru sanatının geçmişteki ve günümüzdeki başlıca ustaları arasın­da Hatip Mehmed Efendi (öl. 1773), Şeyh Sadık Efendi (51.1846), Edhem Efendi(1829-1904),Sâmi Efendi(1838-1912), Aziz Efendi (1871-1934), Abdülkadir Efendi 11875-1942), Nec­meddin Okyay (1885-1976), Mustafa Düzgünman (doğ, 1920), Niyazi Sayın (doğ. 1927), vb. sayılabilir.

    Alıntıdır...

      Similar topics

      -

      Forum Saati Cuma Nis. 26, 2024 1:17 pm