Sanat - Sanat Dalları
Gerçek anlamıyla, XIX. yy'ın başlangıcında ortaya çıkan dekoratif sanatlar ya da tatbiki sanatlar (uygulamalı sanatlar) terimi, sanatsal yanı ağır basan çeşitli eşyaların yapımına yönelik sanayi ya da el sanatlarındaki çeşitli dalları belirtir. Dekoratif sanatların başlıcaları şunlardır: Mücevhercilik; emay işlemeciliği ve bütün metal işleme sanatları; halıcılık, nakışçılık ve öbür dokuma sanatları; mobilyacılık ve teknikleri; seramikçilik; camcılık; fildişi işlemeciliği; metalleri süslemede başvurulan gravür, vb. teknikler; desen; resim; tezhip; altın kaplama; ağaç işçiliği; deri işleme; vb.
İLK SÜSLEME SANATLARI
Süsleme sanatlarının kökeni tarih öncesi dönemlere uzanır: Yontmataş devrinden başlanarak kemikten ya da mamut dişinden yapılmış çeşitli eşya ve aletlerin oyma motiflerle süslendiği bilinmektedir (sözkonusu motiflerin bazıları figüratif özellikler, bazılarıysa "geometrik" denilen soyut özellikler taşır). Magdalenyen'e özgü mobilya sanatı,güzel eşya, süslü alet yapma beğenisinin çok erken dönemlerde ortaya çıktığını kanıtlar. Daha sonraki dönemlerde de, söz konusu beğeninin, tunçtan süs eşyaları ve silah yapımı ile seramiklerde sürüp gittiği bilinmektedir.Eskiçağ uygarlıklarına ilişkin mezarlarda da, şaşırtıcı bir incelikle süslenmiş çok sayıda değerli eşya ortaya çıkarılmıştır. Eski Mısır sanatı, çeşitli alanlardaki süslü eşya yapımıyla bu alanda ön sırada yer alır; gerçekten Eski Mısır'da heykelcikler, seramik ya da tunçtan küçük figürler, cilahtaştan ya da topraktan yapılmış kap kaçak, çok ince işlenmiş mücevherler, çömlekler, fildişi heykeller, dinsel törenlerde kullanılan eşyalar, aletler, mobilyalar gerçekleştirilmiştir. Ama Eski Mısır'ın yanı sıra, bütün eski uygarlıklar (Sümer, Asur, Eski Yunan, Girit'teki Minos uygar lığı, Etrüskler), süsleme sanatlarında eşsiz örnekler vermişlerdir. Bu ürünlerde özellikle dekor kaygısı, incelik, üsluptaki tutarlılık dikkati çeker. Eskiçağ uygarlıklarından kalma ağaçtan yontulmuş bir eşyada, bir mücevherde, fildişinden bir heykelcikte, günümüzdeki dekoratif sanatların örneklerinden olan küçük biblolarda genellikle Taslanmayan anıtsal bir hava göze çarpar.
EKSİKSİZ BİR UYUM
Dekoratif sanatlara ilişkin bir başka özellik de, Eski Yunan ve Roma uygarlıklarında göze çarpar. Eski Yunan'daki çömleklerde, dekorun biçime eksiksiz bir uyum sağladığı görülür: O dönemdeki sanatçıların gerçekleştirdikleri anıtların yüzeylerinde yer alan renkli süslemeler (bunlar günümüze kalmamıştır), mimari bütünlerin bağıntılarını vurgulamaya yönelikti. Romalılar da mobilyalarının biçimini aynı düşünceyle gerçekleştirerek, dekor ile biçimi kaynaştırırlardı.Süslenen eşya öylesine bir bütün oluştururdu ki, bu eşyayı seyreden kişi çeşitli parçalarını ayırt etmeye çalışmazdı. Eski dekoratif sanatların ürünlerindeki bütün güzelhk de, işte bu uyumdan kaynaklanıyordu: Dekor ürünün yüzeyine yapıştırılmamış, onunla tam anlamıyla bütünleştirilmiştir. Ama Roma'da daha sonra, dekoratif sanatlardaki üslubun giderek gerilediği görülür: İmparatorluğun genişlemesiyle çeşitli yabancı akımların Roma'ya özgü dekoratif sanatlara karışması sonucu,söz konusu sanattaki özgünlük yok olmuştur; Aşağı İmparatorluk dönemindeki sanat, birbiriyle uyuşmayan üslupların yer aldığı bir sanattır.
ÜSLUBUN GÜÇLÜLÜĞÜ
Dekoratif sanatların büyüklüğü, bütün çağlar ve uygarlıklar boyunca, üslubun güçlülüğüne bağlı kalmış, dekoratif sanatların en verimli olduğu çağlar, sanatın bütün alanlarında ortak bir üslubun benimsendiği çağlar olmuştur. Ortaçağ bunun örneklerinden biridir: Ortaçağ'da mobilyalar anıtsal bir mimarlık yapıtı olarak tasarlanır ve bu mobilyalara uygulanan oyma işlemi, güzelliklerini bozmazdı; öte yandan dinsel eşya yapımı da son derece gelişmişti. Bununla birlikte Gotik çağın sonunda dekoratif sanatlar yozlaşmaya başlamıştır.Rönesans döneminde dekor ve biçim birbirinden ayrılmış, Giovanni da Udine ile Raffaello'nun Vatikan galerileri için gerçekleştirdikleri dekorların ardından ortaya çıkan "grotesk" dekor modası, süsleme üslubuna, fanteziyi getirerek yeni bir boyut kazandırmıştır.
SANATLARIN FARKLILAŞMASI
Rönesans döneminde dekoratif sanatlar varlığını belli bir ölçüde sürdürmüştü; ama XVII. yy'dan başlayarak, dekoratif sanatlar yaşayan sanat niteliğini yavaş yavaş yitirmeye başladı ve sanatçı ile zanaatçı arasında bir ayrım ortaya çıktı. Avrupa'da, özellikle de Fransa'da, dekoratif sanatlar Le Brun'ün etkisiyle Fransız Krallık Akademisi'nin güdümü doğrultusuna girerken, İtalya' da aynı dönemlerde sanat dilini yenileştirmeye çalışan, ama fanteziyi aşmayı başaracak bir üslup bulamayan barok akımı gelişti: Bu akımda, dekor, biçime oranla ön plana geçiyordu. XVIII. yy'da barok üslup ve uzantıları olan rokay, rokoko üslupları, Avrupa'nın her yanında yaygınlaştı. Barok üslup öylesine bir yenilik ve fanteziyle doluydu ki, dönemin beğenisini derinden etkileyen önemli bir üretime yol açtı. XVIII. yy. sonlarındaki yeni-klasikçi tepki ve onu izleyen romantizm, XVIII. yy. zaanatçılarınm ürünlerindeki süsleme ustalığına ve virtüözlüğe duyulan hayranlığın sürmesine engel olmadıysa da,XIX. yy'da kitlesel sanayileşme ve dekoratif sanatlarda makineleşmeye gidilmesi, nesne ve biçim yaratan el sanatı olarak zanaatçılığın ortadan kalkmasına yol açtı.
MODERN DEKORATİF SANATLAR
Dekoratif sanatların yozlaştığını gören sanatçılar, bu sanatların eski gücüne kavuşabilmesi için bazı ilkeler ortaya attılar: Malzemenin özelliklerine saygı duymak (bu da her tekniğin özerk kalmasını sağlıyordu) ; biçimleri akılcı bir yolla kullanıma uydurmak; dekoru da biçime uydurmak. Fransa'da 1863 yılında sanat meslekleri teknisyenlerinin bir dekoratif sanatlar birliği oluşturdukları görüldü; bu hareket dekoratif sanatların yenilenmesini sağladı. Yaşayan yeni üslupları (1900'de Modern üslup; 1925'te "dekoratif sanatlar" üslubu) yaratmak için yapılan ilk girişimler, XIX. yy' in yanılgıları içinde direttikleri için başarısızlığa uğradılar; ama bireysel girişimler, birbirini izledi. Aynı dönemlerde önce Almanya'da, sonra da A.B.D'nde ortaya çıkan Bauhaus topluluklarının ve "sanayi estetiği" akımının gelişmesiyle, XX. yy'a özgü bir dekoratif sanatlar üslubu yaratıldı. Dizayn etkinlikleriyle bu modern üslup, 1950 yıllarından sonra dünyanın çeşitli ülkelerine dağıldı.
TÜRKLERDE DEKORATİF SANATLAR
Türklerin îslâm dinini benimsemelerinden önceki dönemden kalma dekoratif sanat örnekleri olarak nitelenebilecek ürünler arasında hah, kilim, çeşitli kap kaçak süslemeleri ye maden işçiliği ürünleri sayılabilir. Bunlarda önceleri hayvan motiflerinin ağır bastığı, ama daha sonra bitkisel süslere de yer verildiği görülür.
İran Selçuklularında (X. ve XII. yy' lar), dekoratif sanatlara önem verilmiş, özellikle mimarlık alanında, geometrik motiflerle bezenmiş çini, sırlı tuğla, vb. kullanılmıştır. Anadolu Selçukluları mimarlığında da mozaik çini ve taş işçiliği önem kazanmış, daha sonraları geometri! süslerden, hem taş, hem de ağaç işçiliği alanında yararlanılmıştır. Anadolu Selçuklularının dekoratij sanatlarında mozaik çininin önemli yeri vardır. Camilerin ve medreselerin, içlerinin olduğu kadar, dışlarının süslenmesinde de çiniye yer verilmiştir.Anadolu Selçukluları, seramik sanatının yanı sıra, halı dokumacılığında da güzel örnekler vermişlerdir. Bu alanda da geometrik motiflerden yararlanılmış, ama ayrıca, üsluplaştırılmış bitki motifleri de kullanılmıştır. Halıların kenar süsleriyse, kufi yazılarla bezenmiştir. Ote yandan, Selçuklular yazı ve tezhip sanatında da büyük ustalığa ulaşmışlar ve değerli örnekler vermişlerdir. Anadolu'da Selçuklulardan sonraki beylikler döneminde, dekoratif sanat ürünlerinde yavaş yavaş bir yalınlaşma görülmüş, bu tutum Osmanlı sanatında daha da belirginleşmiştir. Sözgelimi,mimarlık alanında taş işçiliği eski önemini yitirmiş, ama çini (özellikle mozaik tekniğiyle gerçekleştirilmiş olan ürünler; sözgelimi, İstanbul'da XV. yy'ın ikinci yarısında gerçekleştirilen Çinili Köşk) çok daha önem kazanmıştır. Çini süslemelerde geometrik öğelere geniş yer verilmiş ve çeşitli eski yazı örneklerinden süslemede yararlanılmıştır. XVI. yy'ın ikinci yarısında çinilerde lale, karanfil, vb. çiçekler, kuş ve daha başka hayvan motiflerine yer verilmiştir. Seramik alanındaki ilk Osmanlı örnekleri XV. yy'dan kalmadır; ayrıca yazı ve tezhip sanatı da son derece geliştirilmiştir. XVI. — XVIII. yy'lar arasında gerçekleştirilmiş rahleler ve Kur'an cüzü mahfazaları da kakmalarla (sedef, fildişi) süslenmiştir. Osmanlılar ayrıca, dekoratif süslemenin cam işçiliği alanında da çok güzel örnekler vermişlerdir.
Osmanlı döneminde yapılmış olan Beylerbeyi ve Dolmabahçe saraylarının çeşitli bölümlerindeki süslemelerde,ampir,barok,rokoko üsluplarının yanı sıra,Doğu süsleme sanatının etkileri ve seçmeci bir üslupta yapılmış örneklerde yer verilmiştir.
Alıntıdır...
Gerçek anlamıyla, XIX. yy'ın başlangıcında ortaya çıkan dekoratif sanatlar ya da tatbiki sanatlar (uygulamalı sanatlar) terimi, sanatsal yanı ağır basan çeşitli eşyaların yapımına yönelik sanayi ya da el sanatlarındaki çeşitli dalları belirtir. Dekoratif sanatların başlıcaları şunlardır: Mücevhercilik; emay işlemeciliği ve bütün metal işleme sanatları; halıcılık, nakışçılık ve öbür dokuma sanatları; mobilyacılık ve teknikleri; seramikçilik; camcılık; fildişi işlemeciliği; metalleri süslemede başvurulan gravür, vb. teknikler; desen; resim; tezhip; altın kaplama; ağaç işçiliği; deri işleme; vb.
İLK SÜSLEME SANATLARI
Süsleme sanatlarının kökeni tarih öncesi dönemlere uzanır: Yontmataş devrinden başlanarak kemikten ya da mamut dişinden yapılmış çeşitli eşya ve aletlerin oyma motiflerle süslendiği bilinmektedir (sözkonusu motiflerin bazıları figüratif özellikler, bazılarıysa "geometrik" denilen soyut özellikler taşır). Magdalenyen'e özgü mobilya sanatı,güzel eşya, süslü alet yapma beğenisinin çok erken dönemlerde ortaya çıktığını kanıtlar. Daha sonraki dönemlerde de, söz konusu beğeninin, tunçtan süs eşyaları ve silah yapımı ile seramiklerde sürüp gittiği bilinmektedir.Eskiçağ uygarlıklarına ilişkin mezarlarda da, şaşırtıcı bir incelikle süslenmiş çok sayıda değerli eşya ortaya çıkarılmıştır. Eski Mısır sanatı, çeşitli alanlardaki süslü eşya yapımıyla bu alanda ön sırada yer alır; gerçekten Eski Mısır'da heykelcikler, seramik ya da tunçtan küçük figürler, cilahtaştan ya da topraktan yapılmış kap kaçak, çok ince işlenmiş mücevherler, çömlekler, fildişi heykeller, dinsel törenlerde kullanılan eşyalar, aletler, mobilyalar gerçekleştirilmiştir. Ama Eski Mısır'ın yanı sıra, bütün eski uygarlıklar (Sümer, Asur, Eski Yunan, Girit'teki Minos uygar lığı, Etrüskler), süsleme sanatlarında eşsiz örnekler vermişlerdir. Bu ürünlerde özellikle dekor kaygısı, incelik, üsluptaki tutarlılık dikkati çeker. Eskiçağ uygarlıklarından kalma ağaçtan yontulmuş bir eşyada, bir mücevherde, fildişinden bir heykelcikte, günümüzdeki dekoratif sanatların örneklerinden olan küçük biblolarda genellikle Taslanmayan anıtsal bir hava göze çarpar.
EKSİKSİZ BİR UYUM
Dekoratif sanatlara ilişkin bir başka özellik de, Eski Yunan ve Roma uygarlıklarında göze çarpar. Eski Yunan'daki çömleklerde, dekorun biçime eksiksiz bir uyum sağladığı görülür: O dönemdeki sanatçıların gerçekleştirdikleri anıtların yüzeylerinde yer alan renkli süslemeler (bunlar günümüze kalmamıştır), mimari bütünlerin bağıntılarını vurgulamaya yönelikti. Romalılar da mobilyalarının biçimini aynı düşünceyle gerçekleştirerek, dekor ile biçimi kaynaştırırlardı.Süslenen eşya öylesine bir bütün oluştururdu ki, bu eşyayı seyreden kişi çeşitli parçalarını ayırt etmeye çalışmazdı. Eski dekoratif sanatların ürünlerindeki bütün güzelhk de, işte bu uyumdan kaynaklanıyordu: Dekor ürünün yüzeyine yapıştırılmamış, onunla tam anlamıyla bütünleştirilmiştir. Ama Roma'da daha sonra, dekoratif sanatlardaki üslubun giderek gerilediği görülür: İmparatorluğun genişlemesiyle çeşitli yabancı akımların Roma'ya özgü dekoratif sanatlara karışması sonucu,söz konusu sanattaki özgünlük yok olmuştur; Aşağı İmparatorluk dönemindeki sanat, birbiriyle uyuşmayan üslupların yer aldığı bir sanattır.
ÜSLUBUN GÜÇLÜLÜĞÜ
Dekoratif sanatların büyüklüğü, bütün çağlar ve uygarlıklar boyunca, üslubun güçlülüğüne bağlı kalmış, dekoratif sanatların en verimli olduğu çağlar, sanatın bütün alanlarında ortak bir üslubun benimsendiği çağlar olmuştur. Ortaçağ bunun örneklerinden biridir: Ortaçağ'da mobilyalar anıtsal bir mimarlık yapıtı olarak tasarlanır ve bu mobilyalara uygulanan oyma işlemi, güzelliklerini bozmazdı; öte yandan dinsel eşya yapımı da son derece gelişmişti. Bununla birlikte Gotik çağın sonunda dekoratif sanatlar yozlaşmaya başlamıştır.Rönesans döneminde dekor ve biçim birbirinden ayrılmış, Giovanni da Udine ile Raffaello'nun Vatikan galerileri için gerçekleştirdikleri dekorların ardından ortaya çıkan "grotesk" dekor modası, süsleme üslubuna, fanteziyi getirerek yeni bir boyut kazandırmıştır.
SANATLARIN FARKLILAŞMASI
Rönesans döneminde dekoratif sanatlar varlığını belli bir ölçüde sürdürmüştü; ama XVII. yy'dan başlayarak, dekoratif sanatlar yaşayan sanat niteliğini yavaş yavaş yitirmeye başladı ve sanatçı ile zanaatçı arasında bir ayrım ortaya çıktı. Avrupa'da, özellikle de Fransa'da, dekoratif sanatlar Le Brun'ün etkisiyle Fransız Krallık Akademisi'nin güdümü doğrultusuna girerken, İtalya' da aynı dönemlerde sanat dilini yenileştirmeye çalışan, ama fanteziyi aşmayı başaracak bir üslup bulamayan barok akımı gelişti: Bu akımda, dekor, biçime oranla ön plana geçiyordu. XVIII. yy'da barok üslup ve uzantıları olan rokay, rokoko üslupları, Avrupa'nın her yanında yaygınlaştı. Barok üslup öylesine bir yenilik ve fanteziyle doluydu ki, dönemin beğenisini derinden etkileyen önemli bir üretime yol açtı. XVIII. yy. sonlarındaki yeni-klasikçi tepki ve onu izleyen romantizm, XVIII. yy. zaanatçılarınm ürünlerindeki süsleme ustalığına ve virtüözlüğe duyulan hayranlığın sürmesine engel olmadıysa da,XIX. yy'da kitlesel sanayileşme ve dekoratif sanatlarda makineleşmeye gidilmesi, nesne ve biçim yaratan el sanatı olarak zanaatçılığın ortadan kalkmasına yol açtı.
MODERN DEKORATİF SANATLAR
Dekoratif sanatların yozlaştığını gören sanatçılar, bu sanatların eski gücüne kavuşabilmesi için bazı ilkeler ortaya attılar: Malzemenin özelliklerine saygı duymak (bu da her tekniğin özerk kalmasını sağlıyordu) ; biçimleri akılcı bir yolla kullanıma uydurmak; dekoru da biçime uydurmak. Fransa'da 1863 yılında sanat meslekleri teknisyenlerinin bir dekoratif sanatlar birliği oluşturdukları görüldü; bu hareket dekoratif sanatların yenilenmesini sağladı. Yaşayan yeni üslupları (1900'de Modern üslup; 1925'te "dekoratif sanatlar" üslubu) yaratmak için yapılan ilk girişimler, XIX. yy' in yanılgıları içinde direttikleri için başarısızlığa uğradılar; ama bireysel girişimler, birbirini izledi. Aynı dönemlerde önce Almanya'da, sonra da A.B.D'nde ortaya çıkan Bauhaus topluluklarının ve "sanayi estetiği" akımının gelişmesiyle, XX. yy'a özgü bir dekoratif sanatlar üslubu yaratıldı. Dizayn etkinlikleriyle bu modern üslup, 1950 yıllarından sonra dünyanın çeşitli ülkelerine dağıldı.
TÜRKLERDE DEKORATİF SANATLAR
Türklerin îslâm dinini benimsemelerinden önceki dönemden kalma dekoratif sanat örnekleri olarak nitelenebilecek ürünler arasında hah, kilim, çeşitli kap kaçak süslemeleri ye maden işçiliği ürünleri sayılabilir. Bunlarda önceleri hayvan motiflerinin ağır bastığı, ama daha sonra bitkisel süslere de yer verildiği görülür.
İran Selçuklularında (X. ve XII. yy' lar), dekoratif sanatlara önem verilmiş, özellikle mimarlık alanında, geometrik motiflerle bezenmiş çini, sırlı tuğla, vb. kullanılmıştır. Anadolu Selçukluları mimarlığında da mozaik çini ve taş işçiliği önem kazanmış, daha sonraları geometri! süslerden, hem taş, hem de ağaç işçiliği alanında yararlanılmıştır. Anadolu Selçuklularının dekoratij sanatlarında mozaik çininin önemli yeri vardır. Camilerin ve medreselerin, içlerinin olduğu kadar, dışlarının süslenmesinde de çiniye yer verilmiştir.Anadolu Selçukluları, seramik sanatının yanı sıra, halı dokumacılığında da güzel örnekler vermişlerdir. Bu alanda da geometrik motiflerden yararlanılmış, ama ayrıca, üsluplaştırılmış bitki motifleri de kullanılmıştır. Halıların kenar süsleriyse, kufi yazılarla bezenmiştir. Ote yandan, Selçuklular yazı ve tezhip sanatında da büyük ustalığa ulaşmışlar ve değerli örnekler vermişlerdir. Anadolu'da Selçuklulardan sonraki beylikler döneminde, dekoratif sanat ürünlerinde yavaş yavaş bir yalınlaşma görülmüş, bu tutum Osmanlı sanatında daha da belirginleşmiştir. Sözgelimi,mimarlık alanında taş işçiliği eski önemini yitirmiş, ama çini (özellikle mozaik tekniğiyle gerçekleştirilmiş olan ürünler; sözgelimi, İstanbul'da XV. yy'ın ikinci yarısında gerçekleştirilen Çinili Köşk) çok daha önem kazanmıştır. Çini süslemelerde geometrik öğelere geniş yer verilmiş ve çeşitli eski yazı örneklerinden süslemede yararlanılmıştır. XVI. yy'ın ikinci yarısında çinilerde lale, karanfil, vb. çiçekler, kuş ve daha başka hayvan motiflerine yer verilmiştir. Seramik alanındaki ilk Osmanlı örnekleri XV. yy'dan kalmadır; ayrıca yazı ve tezhip sanatı da son derece geliştirilmiştir. XVI. — XVIII. yy'lar arasında gerçekleştirilmiş rahleler ve Kur'an cüzü mahfazaları da kakmalarla (sedef, fildişi) süslenmiştir. Osmanlılar ayrıca, dekoratif süslemenin cam işçiliği alanında da çok güzel örnekler vermişlerdir.
Osmanlı döneminde yapılmış olan Beylerbeyi ve Dolmabahçe saraylarının çeşitli bölümlerindeki süslemelerde,ampir,barok,rokoko üsluplarının yanı sıra,Doğu süsleme sanatının etkileri ve seçmeci bir üslupta yapılmış örneklerde yer verilmiştir.
Alıntıdır...