Sitemizden daha iyi faydalanmak için giriş yapın.Eger kayıtlı degilseniz kayıt olun...

Join the forum, it's quick and easy

Sitemizden daha iyi faydalanmak için giriş yapın.Eger kayıtlı degilseniz kayıt olun...

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Seramik Sanatı

    Krall100
    Krall100


    Mesaj Sayısı : 161
    Yaş : 34
    Nerden : Ankara
    Rep puanı : 0
    Points : 1253
    Kayıt tarihi : 02/09/08

    Puanlar
    Puan grafigi. Puan grafigi.:
    Seramik Sanatı Imgleft1000/200Seramik Sanatı Emptybarbleue  (1000/200)

    Seramik Sanatı Empty Seramik Sanatı

    Mesaj tarafından Krall100 Cuma Nis. 10, 2009 10:31 pm

    Sanat - Sanat Dalları

    Fırında pişirme yoluyla çanak-çömlek yapma sanatı.Yunanca "kil" anlamındaki keramikos sözcüğünden türetilmiş olan sera­mik terimi, pişmiş topraktan, işlenme­miş, cilalı, emaye, fayans, kumtaşı (gre), porselen (yumuşak, sert ya da iki kez pişmiş [bisküvi]), vb. her türlü parçayı belirtmek için kullanılır.


    ÇOK ESKİ BİR SANAT
    Binlerce yıllık bir geçmişe dayanan ve insanın öğrendiği ilk teknik olan sera­mikçilik, yöntemleri en az değişikliğe uğramış bir sanattır: Sanayi makine­leri, bileşimi temelde hep aynı kalan bir hamura (yağ gidericilerle karıştırıl­mış kil) biçim vermek için, çömlekçi­nin hareketleri­ni yinelemekten başka bir şey yap­maz. Seramik eşyanın yapılacağı maddenin değişimi, Cilalıtaş devrindeki gibi, fırında pişirme yöntemiyle sağlanır. Seramik eşyalar, gerek ha­murun bileşimi, gerekse pişirme yön­temiyle nitelik açısından ayrım göste­rirler.

    Bütün hamurlar, farklı nitelikte olabi­len kil (biçim verici öğe) ile çeşitli yağ-giderici öğelerden (kum, kuvars, kül, bitki parçacıkları, saman, öğütülmüş kalsit, vb.) oluşur. Ergitici bir madde­nin katılması, hamurun derinlemesi­ne camlaşmasını sağlar ve böylece kumtaşı ya da porselen elde edilir. Ayarlamaya göre, hamurun katılaş­masını ya da camlaşmasını sağlayan ve her hamur formülüne özgü mineral bileşimlerinin (yağgiderici ve ergitici) tepkisine yol açan pişirme, belirleyi­ci bir rol oynar. Elde edilen parçayı geçirimsiz kılan sırla kaplı seramikler için iki pişim zorunludur: Süslü fa­yanslar ve porselenler önce düşük sı­caklıkta pişirilir. Bu ilk aşamada el­de edilen bisküvi hamur, toz halinde­ki emayla kaplanır, sonra üstüne yük­sek ateşe (950°-980°C) dayanıklı bo­yalarla desen çizilir. Suyu geçirmeme­leri için sırlanmaları gerekmeyen kumtaşları, tek bir pişimde iyice pişi­rilir. Bazı süslemeler için özellikle bo­ya kullanıldığında, hafif ateşte üçün­cü bir pişim daha zorunlu olmaktadır; bunun nedeni de kırmızı boyaların yüksek ateşe dayanıklı olmamalarıdır. Fırınlar, başlangıçta, içine yerleştiri­len parçaların pişmesi için gereken ve alevlerle doğrudan doğruya iletilen sıcaklığı sağlayan güçlü bir yakıtın sü­rekli beslendiği geniş bir ocaktan olu­şuyor, sıcaklığın eşitsiz biçimde dağı­lışı pek çok parçanın bozulmasına yol açıyordu. Modern fırınlar, alevin ocak içindeki yolunu yönlendirecek bi­çimde yetkinleştirildi: Yanlardaki mazgallardan giren alev, fırının tava­nına kadar yükseldikten sonra dipte­ki açıklıklardan tabana geri döner. Süslemeler, yeşil, mavi, sarı renkleriy­le sınırlıysa, yüksek ateş kullanılır. Kırmızı ve pembe tonları, yaldız ve in­ce tonlar için hafif ateşte çalışılır. Her atelyenin deneyim araştırma ve göz­lemlerinin ürünü olan kendi modelle­ri vardır. Seramikçi, her pişirimde fi­rma atılan kırık tabak, çanak, vb. de­neme parçalarının gösterdiği tepkile­ri inceleye inceleye ustalaşır. Renkler­deki ince ayrıntılar, değişik görünüm­ler, hamuru oluşturan maddelerden kaynaklanır: Bu maddelerin içerdik­leri metalsiler, pişirmenin indirgeyi­ci ya da yükseltgeyici atmosferde ya­pılıp yapılmadığına göre, farklı renk tepkimelerine yol açar.


    TARİHÇE


    Seramiğin evrimi, başlagıçtan günümüze kadar teknik niteliğini (sertlik ve geçirimsizlik) yetkinleştirmeyi amaçlayan araştırmaları izledi. Tarihöncesi'nden kalma çömlek çeşitlerinin sa­yısı son derece yüksektir. Dünyanın her yerinde, Avrupa'da, Asya'da ve Kolomb öncesi Amerika'da plastik süs­lemelerin (çizikler, oyuklar, biçim ve­rilmiş hamurla süslemeler, vb.) renk­li süslemelerden önce ortaya çıktığı fark edildi. Avrupa'da bilinen ilk tür olan deniz kabuklu (IV. binyıl) sera­miklerde, kabuklular m dişli çenekleriyle çizilen motifler yer alıyordu. En eski renkli çanak-çömleğe Sus ve Mısır'da raslandı. Girit'te II. binyılda bu sanatın en güzel örnekleri verildi. Ko­lomböncesi seramikçileri, biçimlerde­ki buluşlarıyla, plastik ve renkli süslemeleriyle (çokayaklı, çokağızlı, in­san biçimli, hayvan biçimli, vb. vazo­lar) sivrildiler. İ.Ö. VIII. yy'dan III. yy'a kadar, Eskiçağ Yunan vazoları renkli süslemeleriyle sanat eserleri arasına katıldı.


    Uzun süre, Çin'deki pişirme sanatla­rının eskiliği abartıldı, oysa burada çanak-çömlek yapımı ancak III.binyılda ortaya çıkmıştı. Ne var ki, birinci binyılın bitiminden önce, yüksek sı­caklıkta camlaştırmayı ilk kez Çinliler uyguladı daha sonra gerçek sert porselen olan kumtaşını (olasılıkla X. yy'a doğru) buldular. Batı dünyasının hay­ranlığını kazanan süslemeler, pişme­miş toprak üstüne vurulmuş harika kobalt mavileri ve ilk erikçiçeği süs­lemeleri hep Ming sülalesi dönemin­den (1368-1644) kalmadır. Çing süla­lesi döneminde çokrenkli (pembe, ye­şil ve siyah "ailelerinin" ortaya çıkması) süslemede yetkinleşmeye erişilmesiyle seramik sanatı en parlak dö­nemini yaşadı. Bu alanda aşırı virtüözlüğe kaçılarak abartmaya gidilme­si, Çin porseleninin XVIII. yy. sonla­rından başlayarak gerilemesine yol açtı.


    Seramik sanatını Çinlilerden öğrenen Japonlar, özellikle çay töreni gelenek­lerine bağlı olarak, belli biçimlerde kumtaşı çömlekçiliğini geliştirdiler. Çin taklidi porselenler ancak XVII. yy'dan başlayarak gelişti. Batı dünya­sında, Galya ve İtalya'daki Roma be­ğenisinden etkilenen atölyelerde, yal­nızca madeni kapkacağı taklit eden seramikler yapılıyordu ve üstünde mühür taşıyan çanak-çömlek uzun bir süre ağırlığını korudu. Büyük istilalar sonucunda işliklerin yıkılması üstüne Avrupa'da, XV. yy'a kadar kaba kil­den yapılmış pişmiş toprak çanak-çömlekten başka bir şey oluşturulma­dı. Bu eşyalar roman sanatı dönemin­de cilalandı, bir başka deyişle kahve ve sarımsı yeşil renklerle sınırlı, kur­şunlu saydam bir vernikle kaplandı (geçirimsizliği tam olarak sağlanama­mıştır). Toprak eşyaların emayla kap­lanarak geçirimsiz kılınmalarını sağ­layan ve rahatça süslenmelerine ola­nak veren yüksek ateş tekniği XII. yy'da bütün İslam dünyasında uygu­lanırken Avrupa'ya ancak XV. yy'da yayıldı. Fayansın gelişmesi, İtalya'da özellikle Floransalı usta Della Robbia tarafından yapılan araştırmalar ile Sicilya, Balear adaları ve İspanya'da yerleşmiş olan Arap çömlekçilerinin, formülünü bildikleri Endülüs çinileri­nin yapım usullerinin Faenza atölye­lerinde uygulanması sayesinde ger­çekleşti. XV. yy'da İtalya'da açılan, daha sonra XVI. yy'da her yerde gö­rülen atölyeler, süslemelerdeki üslup­larıyla birbirlerinden ayrılırlar. Bianchi ve a compendario denen Faen­za türü, özellikle Fransız seramikçile­rini etkilemiştir. Delft seramiği Çin süslemelerini taklide yönelmiş ve da­ha sonra Alman ve İngiliz atölyeleriy­le, Fransa'da Nevers'le birlikte XVIII. yy'a kadar çok önemli olacak Rouen atölyeleri tarafmdan taklit edilmiş­tir. XVIII. yy. başlarında fayans sof­ra takımlarının ulaştığı gelişme, Louis XIV döneminin mali güçlüklerinden kaynaklanır, 1709'da kral, altın sof­ra takımlarını eritmeye göndererek yerlerine porselen almaya karar ver­mişti. Çevresindeki dalkavuklar da büyük bir gösterişle kendisine öykün­düler. Ancak yeşil, mavi ve sarı ton­larla sınırlı kalan süslemeler, artan fabrika sayısına karşın pek az bir ye­nileşme gösterdi. Kırmızı ve pembele­rin kullanımıyla, süslemelerde tam bir yenilenmeye ulaşmak için, 1738'de J. Hannong'un buluşu olan hafif ateşte süslemelerin ortaya çıkmasını bekle­mek gerekti. Seramikçi ailesi olan Hamıonglar daha sonra, porselen ya­pımına başladılar ve bu da, krallık atölyelerine rakip olan fabrikalarının çöküşüne yol açtı. Çinlilerin sırrını sakladıkları sert ve ışığı geçiren por­selen, çok yüksek sıcaklıkta ve bir pi­şimde, özellikle de hamurun bileşi­miyle (feldispat, kuvars ve kesinlikle bulunması gereken kil, yani kaolin) el­de edilir. Marco Polo'nun Batı'ya ge­tirdiği ilk porselen eşyalardan sonra, bütün ülkelerde araştırılan formül, ancak 1709'da Avusturyalı kimyacı Böttger tarafından, imtiyazını başka Alman fabrikalarıyla birlikte kulla­nan Meissen fabrikası adına keşfedil­di; Fransa'daysa kaolin yokluğu nede­niyle, Vincennşs fabrikası, 1769'dan önce porselen yapımına geçmedi. Öte yandan, Limoges kenti, porselen sana­yisinin en büyük merkezi olurken, Sevres'e taşman krallık fabrikaları daha ince eşyalarda kendini gösterdi: Mat porselenler; çiçek motifleri, mavi ton­ları ve yaldız süslemeleriyle ünlü çok­renkli parçalar.

    Seramik eşyada XVIII. yy'ın bir özel­liği olan ilginç çeşitlilik (çokrenklilik, yaldızlamalar, yumuşak hamurlar, in­ce fayanslar, fritler, vb.) porselen for­mülünü bulmak için yapılan araştır­maların bir sonucudur. XVI. yy'dan beri girişilmiş olan bu araştırmalar, XVII. yy. sonlarından başlayarak Hindistan Şirketi tarafmdan getirtilen eş­yalara gösterilen ilgi ve daha sonra Böttger'in buluşuyla, Meissen fabri­kalarında, vb. çalışan işçilerin yarat­tıkları rokoko üslubundaki değerli bib­loların Avrupa pazarına sürülmesiyle daha da hızlandı. Prensler ve hü­kümdarlar tarafından kurulan ve mali açıdan desteklenen (Chantilly'deki gi­bi) pek çok fabrika XVIII. yy. sonların­da tümüyle ortadan kalktı. XIX. yy'da hiçbir yenilik görülmedi. Çok sayıda fabrika ortadan kalktı. Seramiğin tü­müyle işeyararlığa dönük bir sanayi dalı haline gelmesiyle sanatta büyük bir gerileme oldu. Yalnızca Lorraine ve Paris bölgesindeki (Montereau, Creil, Choisy) toprak eşya ucuz seri imalata bir yenilik getirdi. 1880'e doğ­ru, süsleme sanatlarındaki yenilik ha­reketleri bu alanda etkiledi. 1945'ten sonra seramik sanatı, özellikle rüstik, kumtaşı, fayans ve çömlekler alanın­da görülmemiş boyutta bir yenileşme­ye girdi. Bu akıma iki büyük okul ege­men oldu: Picasso'nun çokrenkli emaylı fayanslar modasına öncülük ettiği Vallauris ve Paul Beyer'in son bir yüzyıldır sönmüş bulunan fırınla­rı yeniden yaktırarak çok güzel tuzlu kumtaşları pişirdiği La Borne. Her yerde amatör ya da profesyonel ba­ğımsız pek çok elsanatçısı yeni yeni seramikler bulmakta ve elde biçimlen­dirmektedirler.


    Alıntıdır...

      Similar topics

      -

      Forum Saati Perş. Mayıs 02, 2024 12:32 am