Sanat - Sanat Yazıları
Sanatın her dalında aynı alanlardan seçilerek aynı sonuca varıldığını düşünüyorum; spzlerile yazısına giren Hançerlioğlu, bir kitap üzerine eleştirisini yazarken, sanatın da dönemlerini ilgi çekici bir görüşle ortaya koyuyor :
Musikide, mimarlıkta, tiyatroda gerçeğe böylece varılmadı mı? Hele edebiyatta... Gerçeğe varmak için geçilen yollar şöyle sıralanıyor :
1 — Ortaçağ: Fertler Tanrının dünyası içinde (İman-Gerçek üstü)
2 — Geçiş devri: Fert Tanrının dünyası karşısında (Hayranlık - Tabiat)
3 — Rönesans: Fert ile Dünya karşı karşıya (Akıl - Ölçülü gerçek)
4 — Barok: Fert dünyanın bir parçası (Duygu-Sonsuz ve dağınık gerçek)
5 — Romantizm : Fert dünya ile buluşma halülde (Hayal - Hayal gücüyle ' kavranılan gerçek)
6 — Empresyonizm, Sembolizm: Fert dünya ile buluşmuş (Duyu-Duyuların gerçeği)
7 — Yeni sanat: Fert ve Dünya bir olmuş halde (Bütün varlığiyle insan -Yaşanılan gerçek).
Doğrudur. însan'nın kendini bütün varlığı ile duyabilmesi, kendini bulabilmesi için bu yollardan geçmesi gerekiyordu. İnsan bu sonuca sanat yolu ile vardı.
Sanatçı bulduğu vaziyeti kendi yönünde devam ettirmeğe çalışabilir, yahut beklenmedik bir yöne sokar, uzlaştırıcı veya yıkıcı, açık veya çekingen bir davranışın adamı olur. Satranç oyuncusunun hamlesi gibi, sanat eseri de belli bir davranışın verdiği bir cevaptır. Bu cevabın verümesiyle durum az veya çok değişecektir. Hiçbir değişiklik yapmıyan, duruma yeni bir şey katmıyan sanat eseri verilmemiş bir cevaptır. Böylece burada da her davranış bir durumu karşılamakta, her durum bir davranışla değişmekte ve sanat tarihi bu iki kuvvetin karşılıklı münasebeti ile örülerek gelişmektedir.
Avrupa ne kadar bizden yana gelse bizim sanat mektebimiz yine Avrupa'da olacaktır. Millî değerlerimize de ancak bu mektepte kazanacağımız şuurla varabiliriz. Dünya sanat tarihinde millî değerler, hep milletlerin yabancı kültürlere çevrildiği, hattâ kendilerinden çok onlara değer verdiği zamanlarda meydana çıkmıştır. Shakespeare Lâtin dünyasına, Goethe İtalya'ya, Sinan Bizans'a 'bağlanmakla daha az mı millî olmuşlardır? İnsan her zaman ıkendini, içine kapanarak değil, dışına çıkarak buluyor.
Sanat, heyecan doğurma vasıtasıdır. TOLSTOY. Bir çok insanlar sanatı duyarlar, bazıları da anlarlar; fakat çok az insan hem duyar hem anlar. HILLARD. Sanat eseri heterojen tabakalardan Oluşur: Sesler, cümleler, anlam birlikleri, eserin dünyası yani temalar, kişiler, olaylar, olaylara bakış açısı gibi, sanat eserinde bu tabakalar birbirleriyle öyle bağlanır ve kaynaşır ki, yekpare bir bütün doğar. Roman İNGARDEN. Sanatı tabiata kabul ettirilmiş bir düzen saymak mümkündür... Hayran olunan hayatların kaynağında, hemen hemen her zaman boğulmuş bir kötülük vardır... işlediğim günahlardan çok, işleyemediklerime yanıyorum... Hayatımızın değeri bize mal olduğu gayretlere eşittir... Yazma tekniği sorunu bir yana, bu bakımdan tasam yok. Her gerçek romancı kendi tekniğini kendi getirir, kendisinden başka kimseye de yaramaz bu teknik. Yazmak için beni sıkıştıran bir güç yoktu. Uzun yıllar boyunca en azından iki yılda bir, roman vermişimdir; beklemiyordum, isteniyordu. François MAURIAC. Sanat; doğanın yaradılış açısından görünüşüdür. E. ZOLA.
Alıntıdır...
Sanatın her dalında aynı alanlardan seçilerek aynı sonuca varıldığını düşünüyorum; spzlerile yazısına giren Hançerlioğlu, bir kitap üzerine eleştirisini yazarken, sanatın da dönemlerini ilgi çekici bir görüşle ortaya koyuyor :
Musikide, mimarlıkta, tiyatroda gerçeğe böylece varılmadı mı? Hele edebiyatta... Gerçeğe varmak için geçilen yollar şöyle sıralanıyor :
1 — Ortaçağ: Fertler Tanrının dünyası içinde (İman-Gerçek üstü)
2 — Geçiş devri: Fert Tanrının dünyası karşısında (Hayranlık - Tabiat)
3 — Rönesans: Fert ile Dünya karşı karşıya (Akıl - Ölçülü gerçek)
4 — Barok: Fert dünyanın bir parçası (Duygu-Sonsuz ve dağınık gerçek)
5 — Romantizm : Fert dünya ile buluşma halülde (Hayal - Hayal gücüyle ' kavranılan gerçek)
6 — Empresyonizm, Sembolizm: Fert dünya ile buluşmuş (Duyu-Duyuların gerçeği)
7 — Yeni sanat: Fert ve Dünya bir olmuş halde (Bütün varlığiyle insan -Yaşanılan gerçek).
Doğrudur. însan'nın kendini bütün varlığı ile duyabilmesi, kendini bulabilmesi için bu yollardan geçmesi gerekiyordu. İnsan bu sonuca sanat yolu ile vardı.
Sanatçı bulduğu vaziyeti kendi yönünde devam ettirmeğe çalışabilir, yahut beklenmedik bir yöne sokar, uzlaştırıcı veya yıkıcı, açık veya çekingen bir davranışın adamı olur. Satranç oyuncusunun hamlesi gibi, sanat eseri de belli bir davranışın verdiği bir cevaptır. Bu cevabın verümesiyle durum az veya çok değişecektir. Hiçbir değişiklik yapmıyan, duruma yeni bir şey katmıyan sanat eseri verilmemiş bir cevaptır. Böylece burada da her davranış bir durumu karşılamakta, her durum bir davranışla değişmekte ve sanat tarihi bu iki kuvvetin karşılıklı münasebeti ile örülerek gelişmektedir.
Avrupa ne kadar bizden yana gelse bizim sanat mektebimiz yine Avrupa'da olacaktır. Millî değerlerimize de ancak bu mektepte kazanacağımız şuurla varabiliriz. Dünya sanat tarihinde millî değerler, hep milletlerin yabancı kültürlere çevrildiği, hattâ kendilerinden çok onlara değer verdiği zamanlarda meydana çıkmıştır. Shakespeare Lâtin dünyasına, Goethe İtalya'ya, Sinan Bizans'a 'bağlanmakla daha az mı millî olmuşlardır? İnsan her zaman ıkendini, içine kapanarak değil, dışına çıkarak buluyor.
Sanat, heyecan doğurma vasıtasıdır. TOLSTOY. Bir çok insanlar sanatı duyarlar, bazıları da anlarlar; fakat çok az insan hem duyar hem anlar. HILLARD. Sanat eseri heterojen tabakalardan Oluşur: Sesler, cümleler, anlam birlikleri, eserin dünyası yani temalar, kişiler, olaylar, olaylara bakış açısı gibi, sanat eserinde bu tabakalar birbirleriyle öyle bağlanır ve kaynaşır ki, yekpare bir bütün doğar. Roman İNGARDEN. Sanatı tabiata kabul ettirilmiş bir düzen saymak mümkündür... Hayran olunan hayatların kaynağında, hemen hemen her zaman boğulmuş bir kötülük vardır... işlediğim günahlardan çok, işleyemediklerime yanıyorum... Hayatımızın değeri bize mal olduğu gayretlere eşittir... Yazma tekniği sorunu bir yana, bu bakımdan tasam yok. Her gerçek romancı kendi tekniğini kendi getirir, kendisinden başka kimseye de yaramaz bu teknik. Yazmak için beni sıkıştıran bir güç yoktu. Uzun yıllar boyunca en azından iki yılda bir, roman vermişimdir; beklemiyordum, isteniyordu. François MAURIAC. Sanat; doğanın yaradılış açısından görünüşüdür. E. ZOLA.
Alıntıdır...