Sitemizden daha iyi faydalanmak için giriş yapın.Eger kayıtlı degilseniz kayıt olun...

Join the forum, it's quick and easy

Sitemizden daha iyi faydalanmak için giriş yapın.Eger kayıtlı degilseniz kayıt olun...

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Sanatta Yaratıcılık

    Krall100
    Krall100


    Mesaj Sayısı : 161
    Yaş : 34
    Nerden : Ankara
    Rep puanı : 0
    Points : 1253
    Kayıt tarihi : 02/09/08

    Puanlar
    Puan grafigi. Puan grafigi.:
    Sanatta Yaratıcılık Imgleft1000/200Sanatta Yaratıcılık Emptybarbleue  (1000/200)

    Sanatta Yaratıcılık Empty Sanatta Yaratıcılık

    Mesaj tarafından Krall100 C.tesi Nis. 11, 2009 6:57 pm

    Sanat - Sanat Yazıları

    Sanat yaratmaktır. Yaratmak ise özgürlükle olur. Gerçek sanatçı eserini şu veya bu yasanın baskısı altında yaratmaz. Onun kaleminde veya fırçasında ken­dini hissettiren tek baskı, kendi duyguları ve düşünceleridir. Bunlara biçim ver­medikçe rahata kavuşamaz, diyen Suut Kemal Yetkin, şöyle devam ediyor :

    Sanatçıya: Şöyle veya böyle yazacaksın, şunları veya bunları anlatacaksın denildiği güri ne sanattan, ne sanatçıdan eser kalır. Oysaki sanat iç hürlüğün so­nucu olursa hem sanat, hem toplum kazanır. Güdümcülerin sanatta yaratış ko­nusu üzerinde durmamaları şaşılacak bir şeydir. Oysaki meselenin düğüm nok­tası oradadır. Sanatçı için yaratmak nefes almak gibi bir şeydir. Sanatçı, insan olarak, nefes almadan yaşamadığı gibi, ressam ve şair olarak da yaratmadan ya­şayamaz. Andre Gide, Kalpazanlar'ı hakkında şöyle söyler: «Niçin bu kitabı yazdım? Onu yazmam gerektiği için. Bütün bunları içimde taşısaydım, sanırım rahat ölemezdim.

    Güdümcüler her şeyden önce sanattan toplum davalarım, bir takım ger­çekçi konuları ele almaşım isterler ve yalnız renklerle çizgilerden örülmüş bir tablonun, veya mânasını ahenginden alan bir şiirin, gerçek sanat olduğu için, toplumcu sanattan çok topluma hizmet edeceğini düşünmezler. Sanatçı, gü­dümcülerin savunduğu konulara dokunmasın mı? O konulara içinden geliyorsa dokunur, elbette, ama içinden gelmiyorsa onu bu yola zorlamak yaratma gücü­ne karışmak olur ki, bu da sanatın ölümü demektir.

    Bu gerçek (gerçekçi değil) sanat görüşünü daha iyi kabul ettirmek için Van Gogh'u hatırlatalım. Ressamın, kardeşi Theo'ya. yazdığı mektuplarda sık sık ge­çen kelime renktir. Onun kaygısı hep renklerde toplanır. 1888'de kardeşine yaz­dığı bir mektupta:

    Bazan ne istediğimi pek iyi biliyorum. Hayatta ve resimde, her şeyden, Allah'tan da vazgeçebilirim. Ama acı çeken ben, kendimi aşan, hayatım olan bir şeyden, yaratmanın cezbesinden vaz geçemem. Kendimi iki kuvvet arasındabuluyorum, îlkin geçim zorlukları; bir hayat kurmak için, sağa baş vuruyorum olmuyor; sola baş vuruyorum olmuyor. Sonra renk üzerinde çalışmaik. Renkte bir şeyler bulacağımı umuyorum. İki sevgilinin aşkını, biribirini tamamlayan iki rengin uyuşması, onların biribirine karışması ve karşı gelmesi, yalan tonların esrarlı titreyişleri ile anlatmak; bir çehredeki düşünceyi koyu bir zemin üzerin­de açık bir tonun parıltısı gibi anlatmak; ümidi bir yıldızla, coşkunluğu batan bir güneşin parıltıları ile anlatmak... Kırmızı ve yeşil ile müthiş insan ihtirasla­rını tesbite çalıştım.

    Yalnız geniş bir toplum tarafından anlaşılmamakla kalmayan, mutlak bir sefalete batan ve sıcak bir yuvanın hasreti içinde yalnızlıkla savaşan fakat ya­şama gücünü sanattan alan Van Gogh, hemen hemen bütün mektuplarında renkten ve şekilden söz ettiği halde, tablolarında acı bir hayat anlayışını bütün burukluğu ile yaşatabümiştir.

    İster, üzerinde bir pipo unutulan boş sandalyasını, ister bîr kasırganın ken­dilerini bir gün sökeceğini biliyorlarmış gibi olanca güçleriyle toprağa sarılan ağaçlarını, ister bir çift âvâre pabucunu, ister yumruklarıyla gözlerini kapaya­rak ebediliğin eşiğinde hıçkırarak ağlıyan ihtiyarım alınız! Bunların hepsinde, insanın bozulmaz alın yazısını, ebedî acıyı ve yalnızlığı, hayatın tragiqııe mâ­nasını görürsünüz. Ressam, bütün bu eserleri, gözlerinden içine süzülen ve ora­da zenginleşen renklerle yaratmıştır. Onun mektupları ve eserleri bize şu değiş­mez gerçeği öğretiyor ki resimde, konuları tâyin eden yalnız renklerin, çizgilerin birbirleriyle olan ilgileridir. Matematik deyişle söylemek gerekirse, renkler ve çizgiler konuların değil, konular renklerle çizgilerin fonksiyonlarıdır. Ressam, renklerin ahengini, çizgilerin ritmini ararken, kompozisyonla birlikte kendi iç dünyasını da, dramını da ifade etmiş olur. Bu gerçek, öbür sanatlar için de böyledir.

    Sanatçı, dış baskıların değil, iç itme­lerin esiridir. İnsanlığın yüzünü ağarttığı halde, gerçek sanatın alın yazısı, va­kit vakit de olsa, sanat dışı oyunlarla yolundan alıkonulmak istenmesidir. Ama artık bu oyunlara gelen yok.

    Alıntıdır...

      Forum Saati Perş. Mart 28, 2024 3:34 pm