Canlıların içinde en geç büyüyen ve ayakları üzerinde durabilen insanlardır.
Örneğin bir civciv yumurtadan çıkar çıkmaz kendisini korumaya çalışabilir, bir
kuzu doğar doğmaz ayaklarının üzerinde durma çabasındadır, ya da bir yavru dana
doğar doğmaz ayakta kalma mücadelesi içindedir. İnsan bu mücadeleyi ancak birkaç
aylık iken verebilmektedir. Yani insanlar doğdukları andan itibaren bir
birlerinin yardımlarına ihtiyaç duymaktadırlar.
Kültürlü olabilmek ve onu yaşama yansıtmak çok önemli ve kutsal bir değerdir. Kültürlü olabilmek için bedel ödemek gerekir. Öncelikle Aile, okul ve çevre çok önemlidir.
Bir başka tanımla yaşamak bir sanattır, bu sanatı iyi icra eden mutlu olur. Mutlu olabilmek için insanın kendi yetilerinin ve elinde sahip olduklarının bilincinde olması gerekir. Uygar insanlar yaşamı daha refah, daha huzurlu, daha güzel yapma çabasında olurlar. Her günlerini farklı bir heyecan içinde geçirme telaşında olurlar. Uygar insanın yasasında şiddet ve zorbalık yoktur. Uygar insan başkalarına rahatsızlık vermez, kendisi kadar başkalarının da mutlu olmasını arzular. Uygar insan üretmekten zevk alır, bilimsel düşünür, okur, araştırır, yeniliklere açıktır. Uygar insan sanata ve sanatçıya destek verir, evrensel düşünür, hümanist yaklaşır.
Uygar olmayanlar ise, şiddet egemenliğinden yanadır. Bilinen tarihten bilinmeyen tarihe kadar bütün insanlık tarihinde savaş, kan, kin, düşmanlık, göz yaşı ve şiddet egemen olmuştur. Ancak , şiddete başvuranlar asla kabul görmemişler ve tarihin karanlık sayfalarında nefretle anılmışlardır. Çağımız bilgi işlem araçlarının hızla gelişme temposuyla ilerlerken insanların daha Sağlıklı yaşamaları için çeşitli olanaklar sunma çağıdır. Bilgi toplumu insanlara sahip oldukları maddi değerler ölçüsünde kolaylıklar ve rahatlıklar sunmaktadır. Bu değerlere sahip olabilmek için oldukça önemli fırsatlar vardır, bilgiye ulaşmak daha kolay ve daha ucuzdur.
Neden uygarlığın, bilgi toplumunun hızında insanlık adına güzellikleri paylaşma fırsatını kullanamayız?
Neden daha sağlıklı, daha rahat, daha güvenli olabilmek varken zor olanı, katı olanı seçme içinde olarak bir birimizi üzeriz ki?
Bütün bunları düşünürken insanların neden bir birlerine karşı sürekli olumsuz davrandıklarını, olumsuz düşündüklerini anlamış değilim…
Doğduğumuz gibi bir Gün ölebileceğimizi bile bile hala şiddete başvurmayı neden düşünürüz ki?
Kültürlü insan çevresini temiz tutar, karşısındakinin değer yargısına saygı duyar, paylaşmaktan zevk alır, üretmekten heyecan duyar, karşılıksız yardım etmeyi ilke olarak düşünür, okur- araştırır, bilmedikleri konularda anlamsız inatlaşmaya girmez, evreni açık olur.
Ülkemizi uygarlaşma yarışında ilerletmek istiyorsak bunun temelinde toplum kültürü yatmaktadır. Toplum kültürüne saygı göstermek bizim ilerlememizin ve çağdaş dünyada yer alabilmemizin temel koşuludur…
Tüm insanları severek, saygı göstererek, bilime ve yeniliklere açık olarak, sabırlı, hoş görülü, sevgi dolu düşünerek paylaşamayacağımız bir şeyin kalmayacağı günlerin hepimizin olması dileği ile…
Örneğin bir civciv yumurtadan çıkar çıkmaz kendisini korumaya çalışabilir, bir
kuzu doğar doğmaz ayaklarının üzerinde durma çabasındadır, ya da bir yavru dana
doğar doğmaz ayakta kalma mücadelesi içindedir. İnsan bu mücadeleyi ancak birkaç
aylık iken verebilmektedir. Yani insanlar doğdukları andan itibaren bir
birlerinin yardımlarına ihtiyaç duymaktadırlar.
Kültürlü olabilmek ve onu yaşama yansıtmak çok önemli ve kutsal bir değerdir. Kültürlü olabilmek için bedel ödemek gerekir. Öncelikle Aile, okul ve çevre çok önemlidir.
Bir başka tanımla yaşamak bir sanattır, bu sanatı iyi icra eden mutlu olur. Mutlu olabilmek için insanın kendi yetilerinin ve elinde sahip olduklarının bilincinde olması gerekir. Uygar insanlar yaşamı daha refah, daha huzurlu, daha güzel yapma çabasında olurlar. Her günlerini farklı bir heyecan içinde geçirme telaşında olurlar. Uygar insanın yasasında şiddet ve zorbalık yoktur. Uygar insan başkalarına rahatsızlık vermez, kendisi kadar başkalarının da mutlu olmasını arzular. Uygar insan üretmekten zevk alır, bilimsel düşünür, okur, araştırır, yeniliklere açıktır. Uygar insan sanata ve sanatçıya destek verir, evrensel düşünür, hümanist yaklaşır.
Uygar olmayanlar ise, şiddet egemenliğinden yanadır. Bilinen tarihten bilinmeyen tarihe kadar bütün insanlık tarihinde savaş, kan, kin, düşmanlık, göz yaşı ve şiddet egemen olmuştur. Ancak , şiddete başvuranlar asla kabul görmemişler ve tarihin karanlık sayfalarında nefretle anılmışlardır. Çağımız bilgi işlem araçlarının hızla gelişme temposuyla ilerlerken insanların daha Sağlıklı yaşamaları için çeşitli olanaklar sunma çağıdır. Bilgi toplumu insanlara sahip oldukları maddi değerler ölçüsünde kolaylıklar ve rahatlıklar sunmaktadır. Bu değerlere sahip olabilmek için oldukça önemli fırsatlar vardır, bilgiye ulaşmak daha kolay ve daha ucuzdur.
Neden uygarlığın, bilgi toplumunun hızında insanlık adına güzellikleri paylaşma fırsatını kullanamayız?
Neden daha sağlıklı, daha rahat, daha güvenli olabilmek varken zor olanı, katı olanı seçme içinde olarak bir birimizi üzeriz ki?
Bütün bunları düşünürken insanların neden bir birlerine karşı sürekli olumsuz davrandıklarını, olumsuz düşündüklerini anlamış değilim…
Doğduğumuz gibi bir Gün ölebileceğimizi bile bile hala şiddete başvurmayı neden düşünürüz ki?
Kültürlü insan çevresini temiz tutar, karşısındakinin değer yargısına saygı duyar, paylaşmaktan zevk alır, üretmekten heyecan duyar, karşılıksız yardım etmeyi ilke olarak düşünür, okur- araştırır, bilmedikleri konularda anlamsız inatlaşmaya girmez, evreni açık olur.
Ülkemizi uygarlaşma yarışında ilerletmek istiyorsak bunun temelinde toplum kültürü yatmaktadır. Toplum kültürüne saygı göstermek bizim ilerlememizin ve çağdaş dünyada yer alabilmemizin temel koşuludur…
Tüm insanları severek, saygı göstererek, bilime ve yeniliklere açık olarak, sabırlı, hoş görülü, sevgi dolu düşünerek paylaşamayacağımız bir şeyin kalmayacağı günlerin hepimizin olması dileği ile…