Hamurun dokusu, kimyasal bileşimi, biçimlendirme yöntemleri, boyut, biçim, süs ve pişirme gibi bazı ölçütler, insanların, Cilalıtaş devrinden bu yana, temel gereksinimlerini karşılamak için topraktan kap yaparken malzemeyi nasıl işleyerek dönüştürdükleri konusunda bilgi edinme olanağı verir. İlk çömlekçiler, doğadan elde ettikleri malzemeyi bir hazırlık işleminden geçirmeden kullanırlardı (birbirinden uzak yerlerde ve farklı dönemlerde yaşamış bazı toplumların, kimyasal açıdan benzer hamurlardan yararlandıkları.buna karşılık,birbirine yakın bazı toplumların farklı kimyasal bileşimde toprakları işledikleri olmuştur]. Bulunan toprak, yerinde işlendiğinden, kaba ya da ince hamur kullanımı bir seçim konusu değildi. Biçim verme yöntemleriyse, son derece çeşitliydi (ama kupa, bardak, kadeh gibi temel biçimlere her yanda raslanır).
Çeşitli çömlek biçimlerinde boyutların yanı sıra süslerde değişiklik gözlenir: Süslemeler önceleri parmak uçlarıyla yapılmış girinti ve çıkıntılardan oluşurken, sonradan ağaç ya da kemik kalemlerle henüz nemli hamur üstüne geometrik biçimler çizilmeye başlanması. Tarihöncesi çağdan kalma çömlek parçaları, çoğunlukla iki renktedir: Dış çeper siyah; ortası grimsi. Bu fark ya açık havada ya da toprağa kazılmış çukurlarda gerçekleştirilen pişirme işlemi sırasında uygulanan yöntemlerin yeterince gelişmemiş olmasından kaynaklanır.
BİÇİM VERME
En eski biçim verme tekniği olan saman topağı üstünde kalıplama (bu teknik bazı toplumlarda taş, tahta ya da bambu parçası üstünde kalıplama, hattâ çömlek karnına pişim sırasında yanacak olan bitki lifleri demeti doldurularak gerçekleştirilir) dışında, biçim verme yöntemlerinin tümü modlaj'la ilgilidir. Çömlekçi çarkı kullanımı sonucunda, çevirme tekniği en üstün biçim verme yöntemi haline gelmiştir. Çark kullanımından önce, çömlekçiler, hareketsiz tabla yerine düz ve sert bir nesneden yararlanırlardı; sonra, dışbükey merkezi yere oturtulan, hafifçe obruk bir tabladan yararlanmaya başladılar (böylece,çömlekçi yere oturarak çömleğe elle biçim verirken, bir ayağıyla tablayı döndürüyordu). Daha sonraki dönemlerde çömlekçiler daha değişik bir aygıt kullanmaya başladılar; bu düzenek,alt bölümünde bulunan bir yuvayla hareketsiz bir mile oturan bir tabladan oluşuyordu. Çömlekçiler, gerçek bir çarkta çalışmaya başladıklarında, tablası düşey bir mille volana bağlı gerçek bir makineden yararlandılar. Bir kez dönme hareketi verilen volan, ağırlığının etkisiyle dönüyor ve tablaya istendiği anda değiştirilebilen bir hız kazandırıyordu.
Günümüzdeyse çömlekçiler, seri halde ve ucuz fiyatla standart çömlek üretimini hızla gerçekleştirmek zorunda oldukları için, daha değişik biçim verme tekniklerinden yararlanırlar; sözgelimi, çömlekçi çamurunu (çini ve porselen için kullanılan kil ve kaolin karışımı) alçıdan bir kalıba dökerler (bu yöntemde çark kullanılmaz ama, hiçbir biçim değişikliğine de olanak yoktur).
ÇARKTA İŞLEME TEKNİĞİ
Çarkta işlenecek kilin doğrudan doğruya modlaja elverişli olması, suyu yeterince geçirebilmesi ve tıkız halde bulunması gerekir. Ocaklardan çıkarılan kil, özel atölyelerde öğütme, su katma, karıştırma, elekten geçirme, filtreleme ve karma makinesinde karma gibi bir dizi hazırlık işleminden geçirilir; böylece art arda işlemlerle üretilen yoğrulabilir haldeki pasta, çömlekçinin kullanımına sunulur. Çömlekçi, çamur topağını (hamur parçası) çarka yerleştirmeden önce, bağdaşık (homojen) bir kütle elde edinceye kadar özenle yoğurur. Çünkü çarkta işleme (çevirme) sırasında, ürünün aynı kalınlıkta çıkmas, düzenli bir biçim alması ve işlendikten sonra kuruma ya da pişirme sırasında çatlama tehlikesiyle karşılaşmaması için, hamurun bütünüyle aynı yoğunlukta olması zorunludur. Sözgelimi, vazo yapmak isteyen çömlekçi, yeterince yoğurulup sıkıştırılmış hamur topağını çark tablasına yerleştirir, çarkı çalıştırıp topağı tabla merkezine getirir; iki başparmağını topağın ortasına daldırıp yanlara doğru bükerek bir çukur açar; böylece vazonun karnını ve dibini oluşturur; vazo kenarlarını belli ölçüde yükseltip, karın kesimine şişkinlik verir; sonra kenarları incelterek yüksekliği artırır; çarkta çevirme işlemini bitirdikten sonra, parçanın tabanını, bakır tel yardımıyla tabladan ayırır. Genellikle çömlekçi, çarkta ürettiği parçaya, iyice kurumadan, bitirme işlemi uygular; bu işlemle kil talaşlarını ve kırpıntılarını temizler, vazonun taban kalınlığını inceltir; biçimini düzeltir. Bundan sonra da vazoya son biçimini veren kulp, boğaz ve öbür süsler eklenir (yapıştırma).
FIRINLAMA SANATI
İşlenmiş parçalar kurutma tezgâhına dizilir ve iyice kuruması sağlanır. Kurumuş parçalar, kilin niteliğine göre uygun bir sıcaklığa kadar ısıtılan fırına yerleştirilerek ilk pişimden geçirilir ve işlem sonucunda pişmiş topraktan parçalar (bisküvi) elde edilmiş olur (böylece parçalar, üretimin öbür evrelerinde uygulanan sırlama ve süsleme gibi işlemlere dayanacak bir sağlamlık kazanır).
Bisküvi halindeki parçaya renkli sır vurma işleminden (banyo ya da tabancayla püskürtme) sonra, ikinci pişimle, sıvılara karşı geçirimsizlik kazandırılır; ikinci pişim ayrıca, sırların ve süsleme amacıyla eklenen oksitlerin sabitleşmesini sağlar. Eski çömlekçiler yalnızca odun fırınları kullanırlarken, günümüzde teknik alanındaki gelişmeler, elektrik ve gaz fırınlarından yararlanma olanağı vermiş, böylece fırının kolayca çalıştırılabilmesi ve düzenlilik, pişimde raslantıyı büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Süslenmiş parçaların fırınlanması da en az öbürleri kadar özen isteyen bir işlemdir. Çömlekler ısıya dayanıklı toprak levhalara dizildikten sonra fırında farklı yüksekliklerde yer alan makaralara kat kat yerleştirilerek, parçaların birbirine dokunması önlenir.Uzun süre gündelik yaşamda kullanılan eşya yapımına bağlı kalan çömlekçilik, günümüzde kişisel anlatım ve biçim ustalığı içinde, çağdaş duyarlığa bağlı bir sanat çalışması olarak değerlendirilmektedir.
Alıntıdır...
Çeşitli çömlek biçimlerinde boyutların yanı sıra süslerde değişiklik gözlenir: Süslemeler önceleri parmak uçlarıyla yapılmış girinti ve çıkıntılardan oluşurken, sonradan ağaç ya da kemik kalemlerle henüz nemli hamur üstüne geometrik biçimler çizilmeye başlanması. Tarihöncesi çağdan kalma çömlek parçaları, çoğunlukla iki renktedir: Dış çeper siyah; ortası grimsi. Bu fark ya açık havada ya da toprağa kazılmış çukurlarda gerçekleştirilen pişirme işlemi sırasında uygulanan yöntemlerin yeterince gelişmemiş olmasından kaynaklanır.
BİÇİM VERME
En eski biçim verme tekniği olan saman topağı üstünde kalıplama (bu teknik bazı toplumlarda taş, tahta ya da bambu parçası üstünde kalıplama, hattâ çömlek karnına pişim sırasında yanacak olan bitki lifleri demeti doldurularak gerçekleştirilir) dışında, biçim verme yöntemlerinin tümü modlaj'la ilgilidir. Çömlekçi çarkı kullanımı sonucunda, çevirme tekniği en üstün biçim verme yöntemi haline gelmiştir. Çark kullanımından önce, çömlekçiler, hareketsiz tabla yerine düz ve sert bir nesneden yararlanırlardı; sonra, dışbükey merkezi yere oturtulan, hafifçe obruk bir tabladan yararlanmaya başladılar (böylece,çömlekçi yere oturarak çömleğe elle biçim verirken, bir ayağıyla tablayı döndürüyordu). Daha sonraki dönemlerde çömlekçiler daha değişik bir aygıt kullanmaya başladılar; bu düzenek,alt bölümünde bulunan bir yuvayla hareketsiz bir mile oturan bir tabladan oluşuyordu. Çömlekçiler, gerçek bir çarkta çalışmaya başladıklarında, tablası düşey bir mille volana bağlı gerçek bir makineden yararlandılar. Bir kez dönme hareketi verilen volan, ağırlığının etkisiyle dönüyor ve tablaya istendiği anda değiştirilebilen bir hız kazandırıyordu.
Günümüzdeyse çömlekçiler, seri halde ve ucuz fiyatla standart çömlek üretimini hızla gerçekleştirmek zorunda oldukları için, daha değişik biçim verme tekniklerinden yararlanırlar; sözgelimi, çömlekçi çamurunu (çini ve porselen için kullanılan kil ve kaolin karışımı) alçıdan bir kalıba dökerler (bu yöntemde çark kullanılmaz ama, hiçbir biçim değişikliğine de olanak yoktur).
ÇARKTA İŞLEME TEKNİĞİ
Çarkta işlenecek kilin doğrudan doğruya modlaja elverişli olması, suyu yeterince geçirebilmesi ve tıkız halde bulunması gerekir. Ocaklardan çıkarılan kil, özel atölyelerde öğütme, su katma, karıştırma, elekten geçirme, filtreleme ve karma makinesinde karma gibi bir dizi hazırlık işleminden geçirilir; böylece art arda işlemlerle üretilen yoğrulabilir haldeki pasta, çömlekçinin kullanımına sunulur. Çömlekçi, çamur topağını (hamur parçası) çarka yerleştirmeden önce, bağdaşık (homojen) bir kütle elde edinceye kadar özenle yoğurur. Çünkü çarkta işleme (çevirme) sırasında, ürünün aynı kalınlıkta çıkmas, düzenli bir biçim alması ve işlendikten sonra kuruma ya da pişirme sırasında çatlama tehlikesiyle karşılaşmaması için, hamurun bütünüyle aynı yoğunlukta olması zorunludur. Sözgelimi, vazo yapmak isteyen çömlekçi, yeterince yoğurulup sıkıştırılmış hamur topağını çark tablasına yerleştirir, çarkı çalıştırıp topağı tabla merkezine getirir; iki başparmağını topağın ortasına daldırıp yanlara doğru bükerek bir çukur açar; böylece vazonun karnını ve dibini oluşturur; vazo kenarlarını belli ölçüde yükseltip, karın kesimine şişkinlik verir; sonra kenarları incelterek yüksekliği artırır; çarkta çevirme işlemini bitirdikten sonra, parçanın tabanını, bakır tel yardımıyla tabladan ayırır. Genellikle çömlekçi, çarkta ürettiği parçaya, iyice kurumadan, bitirme işlemi uygular; bu işlemle kil talaşlarını ve kırpıntılarını temizler, vazonun taban kalınlığını inceltir; biçimini düzeltir. Bundan sonra da vazoya son biçimini veren kulp, boğaz ve öbür süsler eklenir (yapıştırma).
FIRINLAMA SANATI
İşlenmiş parçalar kurutma tezgâhına dizilir ve iyice kuruması sağlanır. Kurumuş parçalar, kilin niteliğine göre uygun bir sıcaklığa kadar ısıtılan fırına yerleştirilerek ilk pişimden geçirilir ve işlem sonucunda pişmiş topraktan parçalar (bisküvi) elde edilmiş olur (böylece parçalar, üretimin öbür evrelerinde uygulanan sırlama ve süsleme gibi işlemlere dayanacak bir sağlamlık kazanır).
Bisküvi halindeki parçaya renkli sır vurma işleminden (banyo ya da tabancayla püskürtme) sonra, ikinci pişimle, sıvılara karşı geçirimsizlik kazandırılır; ikinci pişim ayrıca, sırların ve süsleme amacıyla eklenen oksitlerin sabitleşmesini sağlar. Eski çömlekçiler yalnızca odun fırınları kullanırlarken, günümüzde teknik alanındaki gelişmeler, elektrik ve gaz fırınlarından yararlanma olanağı vermiş, böylece fırının kolayca çalıştırılabilmesi ve düzenlilik, pişimde raslantıyı büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Süslenmiş parçaların fırınlanması da en az öbürleri kadar özen isteyen bir işlemdir. Çömlekler ısıya dayanıklı toprak levhalara dizildikten sonra fırında farklı yüksekliklerde yer alan makaralara kat kat yerleştirilerek, parçaların birbirine dokunması önlenir.Uzun süre gündelik yaşamda kullanılan eşya yapımına bağlı kalan çömlekçilik, günümüzde kişisel anlatım ve biçim ustalığı içinde, çağdaş duyarlığa bağlı bir sanat çalışması olarak değerlendirilmektedir.
Alıntıdır...